Konu Başlığı: Gönülden Kopanlar Gönderen: bilgisayarci üzerinde 08 Ağustos 2005 - 20:07 Yağmur
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat Yıllardır bozbulanık suları yudumladım Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Hasretin alev alev içime bir an düştü Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak ... Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bilgisayarci üzerinde 08 Ağustos 2005 - 20:08 ...
Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım Heyula, bir ağ gibi ördü rüyalarımı Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe Her sayfada talihsiz binlerce kurban düştü Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mazide Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım Sensiz kaldırımlara nice güzel can düştü Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü ... Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bilgisayarci üzerinde 08 Ağustos 2005 - 23:52 ...
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar Mutluluk nağmeleri işitirler Hıra'dan Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri Paramparça, ateşler şahının hayalleri Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım O mücella çehreni izleseydim ebedi Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü Katil sinekler deldi hicabın perdesini İstiklal boşluğuna arılar nadan düştü Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin Ebedi aşka giden esrarlı yollarında Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü On asırlık ocağın savururdum külünü ... Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bilgisayarci üzerinde 10 Ağustos 2005 - 00:52 ...
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü Badiye yaylasında koklasaydım izini Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar Seninle yıkasaydım acılar dehlizini Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım Haritanın en beyaz noktasına kan düştü Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi Hakların temeline sanki bir volkan düştü ... Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bilgisayarci üzerinde 10 Ağustos 2005 - 00:53 ...
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri Ahuların içinde sevdan akkor gibidir Erdemin, bereketin doldurur haneleri Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir Şemsiyesi altında yürürsün bulutların Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların Devlerin esrarını aynalara sorsaydım Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir Yıldırımlar parçalar çirkefin gölgesini Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir Yağmur, birgün kurtulup çağın kundaklarından Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından ... Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bilgisayarci üzerinde 12 Ağustos 2005 - 00:24 ...
Madeni arzuların ardında seyre daldım Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali Hazindir ki, dertleri aşmaya umman düştü Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur Sensiz doğrular eğri, beyaz bile karadır Sesini duymayanlar girdabında boğulur Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin Saatlerin ardında hep kendimi aradım Bir melal zincirine takıldı parmaklarım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü Sensiz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü ... Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bilgisayarci üzerinde 12 Ağustos 2005 - 01:06 ...
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin Mekanın fırçasında solmayan resim senin Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü İniltiler geliyor doğudan ve batıdan Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü Islaklığı sanadır ahımın, efganımın İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın Nazarın ok misali karanlıkları deler Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin ... Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bilgisayarci üzerinde 13 Ağustos 2005 - 19:44 ...
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü Nefesinle yeniden çizilecek desenler Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler Anneler çocuklara hep seni içirecek Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım ... Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bilgisayarci üzerinde 13 Ağustos 2005 - 20:27 ...
Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım. Nurullah Genç Konu Başlığı: ynt Gönderen: bilgisayarci üzerinde 13 Ağustos 2005 - 20:31 Gerçekten de mükemmel bir N'at-ı Şerif.
Bu naat Nurullah Genç'e 1990 yılında Diyanet Vakfı N'at-ı Şerif Büyük Ödülü'nü kazandırdı. Konu Başlığı: ynt Gönderen: bilgisayarci üzerinde 13 Ağustos 2005 - 20:34 Benim gözümde Türk şiirinin büyük üstadlarından olan sayın Genç'in en güzel şiiridir. Onu böylesine güzel bir şiiri kaleme almasından dolayı şükranla selamlıyorum. Kaleminize ve yüreğinize sağlık. Mutlaka okuyun.
Selametle -----------------------------------Erhan Demir'in görüşleri-------------------------------- Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: apokalipse üzerinde 13 Ağustos 2005 - 20:50 Gerçekten çağımızın durumunu çok güzel anlatan bir naat.
Nurullah Genç'ten ALLAH razı olsun. Konu Başlığı: Lisan-ı Hal Gönderen: bilgisayarci üzerinde 07 Kasım 2005 - 12:32 Arkadaşlar şiiri pek okuyan yok herhalde çok güzel bir şiir biraz sabredip okumanızı rica ederim. :cry:
Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: osmankoyuncu üzerinde 07 Kasım 2005 - 17:26 yok mustafa okumaz olurmuyuz gercekten güzel bi şiir paylaşımın için teşekkür ederim 8)
Konu Başlığı: Teşekkür Gönderen: bilgisayarci üzerinde 08 Kasım 2005 - 16:35 Sağolasın Osman sağolasın. İlginden dolayı teşekkürler. Derslerinde başarılar dilerim.
Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bekiro üzerinde 23 Kasım 2005 - 16:53 NURULLAH GENCİN EN GÜZEL ŞİİRLERİNDEN BİRİİSİDİR.GÜNÜMÜZ İNSANININ ONA OLAN ÖZLEMİNİ BU KADAR GÜZEL ANLATAN BİR ŞİİR YOKTUR BENCE.VE GÜL YAĞMURUN BİR SONRAKİ ADIDIR
Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bekiro üzerinde 23 Kasım 2005 - 16:55 Deli dolu geçtik ateş hatlarından
Sevgim korkuyla beraber büyüdü içimde Sevdikçe korktum, korktukça daha çok sevdim Ergeç birbirini boğacaktı bu duygular biliyordum Neden sonra farkına varıyor insan Ayağına takılan tüm taşları Yoluna kendi döşediğini Senin yarınlara inancın benden yüklüydü Daha cesaretliydin Planı çatılmamış yarınlara ektiğin umutlar Er geç açacaktı biliyordun Deli sevdalı çocuk ruhumun Nicelerinin uğruna kıyametler kopardığı Değersiz değerlere sırt dönmüş güvenli saflığında Bir sonsuzluk buldun kendine Ve hayatımızın resimlerini çizdin duvarlarımıza Sonra yeşil bir kente ılık bir yaz gecesine astın beni Sevdalı ömrümün dakikası beş para etmedi Ödedim cümlelerim seni taşımaktan yorgun düştü Son sözün ve son anın efendisi olmaya bilenmiş yüreğine yenildim Geçmişten nefes alıp, geçmişe nefes verdim Anılar kemirdi yüreğimi Felç oldu hislerim Zamanın çoktan dibe çöktüğü kum saatimin belinden Tek bir saniye bile süzülmüyordu Ters çevirmeye cesaretim yoktu Çünkü yeniden başlayacak bir hayatın korkağı olmuştum Aşkların sonrasında hüzün vardır Ya sen hüznü boğarsın ya da hüzün seni boğar Ama birisi kanatlarını kırarsa eğer Yaralı kuş rolüne soyunacağına Yürümeyi denemelisin Hayata dönmelisin Bunları düşünebilmek bile kendime dönüşümdü Ve sonunu infaz ediyordu içimde O gece yüreğimden sağ çıksaydın eğer Ölen ben olurdum O gece hayatın lekesiz bir anında Seni intihar ettim Şimdi katil benim Artık güncemde bir boşluksun Yavaş yavaş taze anıların altına gömülüyorsun Ve sana ait sandığım her şeyin Aslında benim olduğunu anlıyorum Hiçbir duygunun tek ilhamı değilsin Kendimi keşfettikçe seni kaybediyorum Ve ufkuma sensizliği korkusuzca geriyorum... Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bozkir_beyi üzerinde 24 Aralık 2005 - 15:39 bekiro şiir kimin kardes
Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bilgisayarci üzerinde 26 Aralık 2005 - 13:28 Alıntı sahibi: "bozkir_beyi" bekiro şiir kimin kardes Şiir KAHRAMAN TAZEOĞLU'nun... Ama bu şiir nasıl şiir, onu pek anlamadım... Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bekiro üzerinde 19 Ocak 2006 - 09:38 neyini anlamadın kardeş.
Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bekiro üzerinde 19 Ocak 2006 - 10:08 Şehirler Olmasa Anılarımız Ölü Olurdu
... ve hep uçurum kenarlarında gülümsüyordun bana nicedir kendimi biriktiriyorum her şey aşka varır diyerek ve utanmadan ağlayabiliyorum artık gidişlerine bir tek sen çıkıyorsun şehirden tüm kalabalıklar yalnızlaşıyor içi boşalmış bir kente içtiğim antları kusuyorum "yanındayım" diyorsun en yanım bayramlaniyor geceleri molasız geçiyorum şehirleri bir aşka bir ölüm yetmiyor bu çağda gecemin en zifiri yanını kemiriyor bir sırtlan ve leşim bir aşkı kusmaya and içiyor sönmüş olsa da gölgeme bile sözüm geçmiyor artık oysa ben şehir çocuğuyum yani yorgunum her karanlık bir kent kursa da bana içinde ellerin olmayan her şey sadece kalabalık bilir misin yanımdaki düşler kırılarak çoğalır ve yoklaşarak azalmak bir varoluş şeklidir çaresizliğin çünkü güneşi terk edenler çabuk ölür elleri tütün kokulu gece yalnızları nikotin biriktirir gece nöbetlerine bu yüzden bütün çay bardaklarIna dudak izim bulaşıyor buralarda ölmek ve gülmek arasında fark kalmamış sürüyorum kendimi büyük sevdalarını küçük korkulara yedirtenlerin şehrinden ömrüm! kendine saklı bir kent bul yarin gözlerinden yapılmış KAHRAMAN TAZEOĞLU Konu Başlığı: Gönül Ufku Gönderen: bekiro üzerinde 20 Ocak 2006 - 21:51 MAVİ BİR ÖLÜM
yine sana sesleneceğim senin kim olduğunu hiç bilmeden, senin kim olduğunu en çok bilerek isyankar zambakların, çılgın nilüferlerin dört nala açarak kiraz çiçeklerinin, dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım sarı bir hüzün, kızıl bir gurur ve siyah bir öfkeyle konuşacağım sana sana oklardan değil, yaydan bahsedeceğim gülün dikenlerinden değil, gülleri ve dikenlerini doğurmaktan yorulmayan topraktan söz açacağım akan su gelmeyecek kelimelerime, suyu şefkatla kucaklayan sessiz taşların canını yakan damlaları dillendireceğim yine sana sesleneceğim, senin kim olduğunu hiç bilmeden, bilmek istemeden alaaddin´in sihirli lambasından çıkan cin, bana gelseydi ve ne dilersem dilememi isteseydi, hiç bir şeyi elde etmeyi dilemezdim bir şeyden vazgeçmeyi isterdim sadece hayatta bir şeyden vazgeçmem lutfedilseydi... bedeli herşeyim olsa bile sana seslenmekten vazgeçmek isterdim garip değil mi? sana seslenmekten vaçgeçmediğimi, bundan hoşlandığımı düşünüyorsun belki de oysa sana seslenmek, bütün hesaplarımı gördüğüm bu dünyadaki tek geride kalmiş hesap benim için bu dünyadaki tek yük bu seslenişin kalbini avcumda tutabilmek kürek mahkumu için kürek ne ise, benim için de sana seslenmek o bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu öbür yandan bileklerimden sızan kanların, gönlümü işgale yeltendiği bir rotanın can suyu oysa ben sana küreklerden değil, gemiden bahsetmek isterdim! atalarım bana kadınlara gökyüzünü, gemileri ve yelkenleri anlatmayı öğrettiler sen kürekleri, yağlı urganları, geceyi siyaha gömen fırtınaları ögretmeye calışıyorsun sana ellerimle dokunarak, gözlerimle okşayarak göstermek isterdim rüzgarla şişen beyaz yelkenleri ama senin vaktin yoktu ben bunu hiç anlayamadım kavminin kadınlari bana öğretmediler ki! bazı kadınların beyaz güvercinlerden daha çok siyah apoletleri sevebileceğini sana sesleniyorum ve gözlerim bileklerinden parmak uçlarına kadar toplanmış kan pıhtılarını seyrediyor kürekleri bırakmıyorum önce yücelttiğin, sonra terk ettiğin aşkın onuru için kalemi bir an elimden düşürmüyorum Ankara kalesinin önünde sana sesleniyorum benden kaçıp cennete gitmek isteseydin, seni cennetin kapısına kadar götürürdüm bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı cehennemle konuşurdum seni ona anlatabilirdim oysa sen ne cenneti isteyecek kadar aşk oldun ne de cehennemi isteyecek kadar ayrılık "seviyorum seni ama" dedin, "hoşçakal" diye ekledin "şimdi gitmeye mecburum, belki yine gelirim, umarım gelirim" son sözün oldu cennetin ve cehennemin dillerini, savaş mağaralarını ve aşk şiirlerini, gazelleri ve boleroları öğreten atalarım senin sözlerinin anlamını ögretmediler, hiçbir şey söylemedin gittin ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim dilsiz olanın yaşayabileceğini sen ögrettin bana ve kalemime ilk defa yaban gözlerle baktım yine, yeniden, sadece sana sesleneceğim müebbet bir aşk dışında bildiğim tüm duyguları terk edeceğim sana sesleneceğim yine seni sadece kuru bir sevgiyle değil derin bir hüzünle, binlerce yıllık bir gururla ve pervasız bir öfkeyle sevdiğimi duyumsuyor musun? mütevazi bir sevgiyle değil, küstah bir aşkla sevdim seni ben osmanlı gibi kollarımın yetışemediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken sen köprülerin ülkesi venedikteki son sancağı kışın üşümemek için şal yaptın kendine neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde zaman geçtikce eksilir demiştin oysa atalarımın öğrettiklerine ters düşse de, sana inanırım bilirsin zamanla unutursun demiştin, niye daha derinleşiyor öyleyse? derinleşiyor özlemin ve gönlümde bir iç savaşta dökülen kanları, coşturuyor ayrılık sözlerin öfkelerin kararlılığını aşka katık ederek konuşacağım bedenim bu dünyayı terk edene kadar öyle sanıyorum ki hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığım için benden uzun yaşıyacaksın benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin küstah bir aşkla seveceğim seni ben savaş ve ölümle haşır neşir olan kelimeler dışındakileri unutmaya gayret edeceğim ömrümün geri kalanında sana sesleneceğim yine ben seni beyrut gibi sevdim ama sana ne Mağrib´i ne de Manhatten´ı anlatamadım Bağdat´ı ve Şam´ı işgale yeltenmişken venedikten gelen ihanet tarumar etti ordularımı sarı bir keder, kızıl bir kibir, siyah bir isyanla konuşacağım sana senin kim olduğunu hiç bilmeden ağlayan zambakların, dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım senin kim olduğunu en çok bilerek kavmimin bana vaad ettiği tüm aşkları terk edeceğim müebbet bir aşk, sarı bir hüzün, kızıl bir gurur ve siyah bir öfkeyle konuşacağım bu dünyayı terk etme müjdesi gelene kadar... hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydim keşke hüznümün beni aşan taşkınlığını gururumun binlerce yıl önce´den miras kalmış hoyratlığını öfkelerimin hiç bir zaman sona ermeyecek ve azalmayacak kararlılığını anlayabilseydim, anlatabilirdim sana seninle yaşanan bir aşktan sonra ayrılığın ölüm bile olsa, MAVİ BİR ÖLÜM olacağını. *ÖMER ÇELİK´ |