osmankoyuncu
|
 |
« Yanıtla #5 : 12 Nisan 2008 - 23:49 » |
|
FİLMİN YAPIMCISI VE OYUNCUSU DEĞİŞTİ SENARYO HEP AYNI KALDI: THE KERKUK
Tarih: 13 Şubat 1925. Dinsel ve milliyetçi Şeyh Said isyanı başladı. Ayaklanma iki ayda bastırıldı. İç savaşın Türkiye'ye bedeli ağır oldu; Musul-Kerkük kaybedildi. Hikáye bilindik, bilinmeyen dünün bugüne ne çok benziyor olduğu...Filmi, Şeyh Said ayaklanmasından iki yıl önceye giderek başlatalım:
Lozan Konferansı'na katılan Türk heyetinin elinde üç sayfalık 14 maddeden oluşan talimat vardı. Birinci madde, Irak sınırıydı; Süleymaniye, Kerkük ve Musul mutlaka geri alınacaktı.Çünkü: Birinci Dünya Savaşı'nı sona erdiren Mondros Antlaşması'na (30 Ekim 1918) göre, bu sancaklar Osmanlı Devleti'ne bırakılmıştı. Ancak iki hafta geçmiş, İngiltere bir oldu bittiyle buraları işgal edivermişti!Lozan Konferansı'nda İngilizlerin tüm stratejisi petrol üzerineydi... Daha konferans başlamadan, İngiliz, Fransız ve Amerikan petrol şirketleri, Londra'da Mezopotamya petrollerini müzakere etmişlerdi. Bu toplantının başkanlığın ise Irak hükümeti adına Osmanlı Mebusan Meclisi eski üyesi Sasson Haskail Efendi yapmıştı!Lozan Konferansı bu havada başladı. Türk Heyeti Başkanı Dışişleri Bakanı İsmet (İnönü) Paşa, önce duygusal konuşmalarla İngilizleri iknaya çalıştı: "Türkiye yoksul bir ülkedir, petrole ihtiyacı vardır..." Bu sözler, bir petrol şirketine ortak olan İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'u nasıl etkileyebilirdi ki?Zaten, Bonar Law Hükümeti, İngiliz heyetine kesin talimat vermişti; Musul-Kerkük konusunda tartışmaya bile girmeyeceksiniz! KERKÜK 11. YÜZYILDAN BERİ TÜRK Türk heyeti toplantılarda, "Bu topraklar 11'inci yüzyıldan beri bizimdir" gibi tarihi gerçekleri anlatarak İngilizleri iknaya çalıştı. Bölgenin nüfus sayım sonuçlarını sundu: 263 bin Kürt, 146 bin Türk, 43 bin Arap, 18 bin Yezidi, 13 bin gayrimüslim... İngilizleri, kendi belgeleriyle, kaynaklarıyla vurmaya çalıştı. Öyle ya, onların Britannica Ansiklopedisi bile Türkler ile Kürtlerin Turani iki kardeş kavim olduğunu yazmıyor muydu?Türk heyeti iyi niyetini hep korudu; her iki halkın bir arada yaşamak istediklerini; inanmıyorlarsa referandum yapılabileceğini ileri sürdü. Türkiye ne kadar tarihten, kardeşlikten, istatistiklerden bahsetse de İngilizlerin kafasında sadece tek bir düşünce vardı; petrol!Bu nedenle, konuyla hiç ilgisi olmamasına rağmen, bir gün birdenbire Türklerin Ermenilere çok eziyetler yaptıklarını gündeme getiriverdiler! Lozan'da toplam 8 ay süren görüşmeler sonucunda, Türkiye ve İngiltere uzlaşamadı. Konferans, sınır meselesini iki ülkenin kendi arasında halletmesine karar verdi. Eğer her iki ülke, öngörülen 9 aylık sürede anlaşma yoluna gitmezse, mesele, Milletler Cemiyeti Meclisi, -bugünkü adıyla Birleşmiş Milletlere götürülecekti. İNGİLİZLER: HAKKÁRİ'Yİ DE İSTERİZ
Lozan Konferansı'ndan sonra Türkiye ve İngiltere arasında ikili görüşmeler İstanbul'da başladı. İngiliz heyetinin başında bu kez, Irak Yüksek Komiseri Sir Percy Cox vardı. İngilizler bu konferansta da, çözümsüzlüğü derinleştirmek için, yeni bir diplomasi taktiğini uyguladılar: Türkiye'den, -Musul'un komşusu- Hakkári'yi istediler! Ve... Hay aksi, tam o günlerde Hakkári'de Nasturi Ayaklanması (12-28 Eylül 1924) başlamasın mı? Bakın şu kör talihe!Şaka bir yana, bırakın kışkırtmayı, İngilizler isyanı havadan bile destekledi...İngilizlerin oyunu hep benzerdi: Böl-yönet!Petrol için önce Arapları ayaklandırmışlardı.Şimdi sırada Kürtler vardı... İngiliz istihbaratçıları; Albay T.E. Lawrence Arapları, Binbaşı E.W.C. Noel ise Kürtleri kışkırtıyordu... Bu arada İngilizlerin, Araplarla Kürtleri de birbirlerine düşürdüklerini eklemeliyim. ATATÜRK ÇİZMELERİNİ GİYİYOR İstanbul'daki Türkiye-İngiltere ikili görüşmelerinden de sonuç çıkmadı. Dolayısıyla, Irak sınırı meselesi Milletler Cemiyeti Meclisi'ne gitti... İşin garip yani; bu mecliste İngilizlerin büyük ağırlığı vardı ve aksiliğe bakın ki, Türkiye cemiyete üye bile değildi...Milletler Cemiyeti Meclisi, İngilizlerin isteği doğrultusunda üç kişilik bir komisyon kurma kararı aldı. İsveçli T. Wirsen, Macar Kont Teleki, Belçikalı Albay Poulis'ten oluşan bu heyet, her türlü yazışma ve soruşturma yapma yetkisine sahipti. Bu komisyonun yaptığı ilk çalışma, Musul ile Hakkári arasına geçici bir çizgi çekmek oldu. Daha Türkiye'yi dinlememişlerdi bile.Batı'nın bu kibirli, Türkiye'yi hor gören anlayışı Ankara hükümetini çileden çıkardı.İngiliz istihbarat raporlarına göre, Mustafa Kemal asker çizmelerini tekrar ayağına geçiriyordu. Atatürk, Irak'a müdahale etmeye kararlıydı...Ve yine bir aksilik çıktı; ne oldu dersiniz?Bu kez 14 ili kapsayan Şeyh Said isyanı başladı... Türkiye, Kuzey Irak'a askeri operasyon yapamadı; içe döndü; binlerce asker ayaklanmayı bastırmakla görevlendirildi...Ankara'nın, Türklerle Kürtlerin kader birliği içinde bulunduğunu söylediği bir dönemde, bu ayaklanma İngilizlerin elini güçlendirdi. "Hani siz kardeştiniz, bakın şu anda bile savaştasınız" dediler. Ve, Milletler Cemiyeti Meclisi, Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi İngilizlere verdi... The End. Çünkü yukarıdaki tarihi film bir İngiliz yapımıdır...
Vizyondaki yeni filmin yapımcısı ve oyuncuları kim acaba?..
|