inceefe
Yeni Başlayan
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 404
|
 |
« : 22 Eylül 2006 - 19:39 » |
|
Dünyada türk olmak, türkiye'de konyalı olmak, konyada bozkırlı olmak, bir ayrılcalıkdır.
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
drtehmen
Aktif Üye

Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 668
|
 |
« Yanıtla #1 : 22 Eylül 2006 - 21:28 » |
|
avatar biraz geniş olmuş sanki inceefe ne dersin :?: 
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
|
drtehmen
Aktif Üye

Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 668
|
 |
« Yanıtla #3 : 23 Eylül 2006 - 21:24 » |
|
osmankoyuncu senin biraz kelimesi de küçük kalmış bence inceefenin avatarı değiştirmeden önce baya genişti. şimdi en azından profil genişliği 2 katına çıkmıyor 
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
karalar
|
 |
« Yanıtla #4 : 29 Ekim 2006 - 01:45 » |
|
BU, UNUTULUR MU ?
Birinci Dunya Savasi'nda Ingilizlere, 150 bin askerimiz esir dustu. Bu
askerlerden bir kismi da Misir'in Iskenderiye sehri yakinlarinda bulunan Seydibesir Usare Kampi'na hapsedildi. Kampin tam adi, "Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye Kampi" idi. Bu kampta, 1918'de Filistin cephesinde esir dusen 16. Tumen'in 48. Alayi'na bagli
Osmanli askerleri tutuluyordu. 12 Haziran 1920'ye kadar iki yil boyunca her turlu iskence, eziyet, agir hakaret ve asagilamaya maruz kaldilar. Bu insanlik disi muamelenin nedeni ise Ermeniler idi... Kamptaki, Turkce bilen Ermeni tercumanlarin yalan, yanlis cevirileri ve kiskirtmalari nedeniyle, kamplarin Ingiliz komutanlari, azili Turk dusmani kesilmislerdi. *** Savas bitmisti. Ancak, kamptaki agir kosullar nedeniyle olenler disindaki askerleri teslim etmek, Ingilizler'in isine gelmiyordu. Cunku, olasi yeni bir savasta, bu askerlerin yeniden karsilarina cikabilecekleri, Ermeniler tarafindan, Ingilizlerin beyinlerine islenmisti. Cozum toplu katliamdi... Askerlerimiz, mikrop kirma bahanesiyle, sungu zoruyla dezenfekte havuzlarina sokuldu. Ancak suya normalin cok uzerinde krizol maddesi katilmisti. Mehmetcik, daha ayagini soktugunda, asiri krizol maddesi nedeniyle haslaniyorlardi. Ancak Ingiliz askerleri dipcik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan cikmalarina izin vermiyorlardi. Mehmetcikler, bele kadar gelen suya baslarini sokmak istemedi. Ancak bu kez Ingilizler havaya ates etmeye basladi. Askerlerimiz, olmemek icin comelerek baslarini suya soktular. Ancak basini sudan kaldiran artik goremiyordu. Cunku gozler yanmisti... Disari cikanlarin halini goren siradaki askerlerimizin direnisleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kor oldu. *** Bu vahset, 25 Mayis 1921 tarihinde TBMM'de gorusuldu. Milletvekilleri Faik ve Seref beyler bir onerge vererek, Misir'da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladinin gozlerinin kor edildigini, bunun faili olan Ingiliz tabip, garnizon komutani ve askerlerinin cezalandirilmasi icin TBMM'nin tesebbuse gecmesini istediler. Tabii ki yeni kurulan devletin bin turlu sorunu vardi. Bu hesap sorma isi de unutuldu gitti. *** Ama onlar unutmuyorlar... Kendi ihanetlerini bile soykirim ambalajina sarip, dunya kamuoyuna sunuyorlar. En uzucu olani da malum birilerinin, bu karalama kampanyalarina canak tutmasi...
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
karalar
|
 |
« Yanıtla #5 : 29 Ekim 2006 - 01:48 » |
|
Deportivo la coruna
Hep kendi kendime sormusumdur Ispanya ligindeki maclari izlerken neden bu Deportivo'nun sahasinda hep bir türk bayragi asili kale arkasinda diye. Sonunda ögrendim ve cok hosuma gitti :-) Deportivo La Coruna´nin kale arkasindaki Turk bayraginin anlami, Galesia bolgesinin takimidir, eskiden Türklerin orada yasadigi rivayet edilir! Deportivo'lu taraftarlar ile Celta Vigo´lu taraftarlar birbirlerini hic sevmiyorlarmis. Asagi yukari 20 yil önce Celtali'lar bu nedenle Deportivo'lulara Türk demeye baslamislar, ama hakaret anlaminda. Ama Deportivo'lu taraftarlar bunu hic hakaret diye algilamamislar. Hatta kendi deyimleri ile ´Türk gibi güclü´ görünmekten cok hoslanmislar. Iste bu yüzden her maclarinda en az 1 Türk bayragi aciyorlar. Bir daha ki baktiginizda dikkat edin, yüzde yüz görürsünüz.
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
karalar
|
 |
« Yanıtla #6 : 29 Ekim 2006 - 01:52 » |
|
ANZAKLI OMER'IN HIKAYESI====
Turk olmanin nasil bir sey oldugunu unutanlara hatirlatmak icin, Turk olmanin tadina varmak için,lutfen okuyun.
Bu hakiki hikayeyi aktaran, sayin Dr. Omer Musluoglu 85 yasindadir ve halen MODA/ Istanbul'da oturmaktadir.
Anzakli Omer'in Hikayesi 1957 Yilinda Istanbul TIP Fakultesi'nden mezun olup ihtisas yapmak uzere ABD'ye giden doktor Omer Musluoglu, gorev yaptigi hanede basindan geçen çok enteresan bir hadiseyi soyle anlatiyor:
Amerika 'ya gittigim ilk yillar.. New York'da Medical Center Hospital'da görev almistim. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum takmak, elektrokardiyografi çekmek gibi isler.. Hastaya o kadar onem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direkt olarak hasta muayenesine, tedavisine verilmiyor .Diger zamanlarda da laboratuarda calisiyorum. Bir hastaya gittim. Yaslica bir adam, tahminen yetmis bes yaslarinda.. -Kan verecegim kolunuzu acarmisiniz? " dedim. Adamcagiz kanserdi ve ayni zamanda kansizdi.. Kolunu actim, baktim pazusunda bir Turk bayragi dovmesi var. Cok ilgimi cekti, kendisine sormadan edemedim: -Siz Türk müsünüz? -Kaslarini yukariya kaldirarak "hayir" manasinda birisaret yapti. -Ama ben hala merak ediyorum. "Peki bu kolunuzdaki Turk bayragi nedir?"
-Aldirma öylesine bir sey iste, dedi. Ben yine israrla: -Fakat benim icin bu cok onemli, cunku bu benim milletimin bayragi, benim bayragim... Bu söz üzerine gozlerini acti. Derin derin yuzume bakti ve mirilti halinde sordu: -Siz Turk musunuz? -Evet Turk'um...." I Ihtiyar gozlerime tanidik bir goz ariyor gibi bakti.. Anlatmaya basladi:
"Yil 1915. Canakkale diye bir yer var Turkiye'de.. Orada savasmak uzere butun Hiristiyan devletlerden asker topluyorlardi. Ben, Avustralya Anzaklarindanim. Ingilizler bizi toplayip dediler ki: -Barbar Turkler Hiristiyan dunyasini yakip yikacaklar. Butun dunya o barbarlara karsi cephe acmis durumda.. Birlik olup uzerine gidecegiz. Bu savas cok onemlidir. ' Biz de inandik sozlerine ve savasmak isteyenler arasina katildik.. Beynimizi yikayan Ingilizler Turklere karsi topladigi askerlerin tamamini Canakkale'ye sevk ediyormus. Bizi gemilere doldurup MISIR'a getirdiler,orada birkac ay talim gorduk, sonra da bizi alip Canakkale'ye getirdiler.
Savasin siddetini ben ilk orada gordum. Oyle ki denize dusen gulleler sulari metrelerce yukari fiskirtiyor, gokyuzunde havai fisekler gibi geceyi gunduze ceviriyordu. Her taarruzda bizden de Turklerden de yuzlerce insan hayatinin baharinda can veriyordu. Fakat biz hepimiz Turklerdeki gayret ve cesareti gordukce sasiriyorduk. Teknolojik yonden cok cok ustun oldugumuz gibi sayi bakimindan da fazlaydik. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren sey neydi? Ilk baslarda zannediyordum ki Ingilizlerin bize anlattigi gibi Turkler barbarliktan boyle saldiriyorlar. Meger bu barbarliktan degil, kalplerindeki vatan sevgisinden kaynaklaniyormus.
Biz karaya ciktik. Taarruz edecegiz, bizi puskurtuyorlar. . Tekrar taarruz ediyoruz, bizi gene puskurtuyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz..
Derken boyle bir taarruzda basimdan yedigim bir dipcik darbesiyle kendimden gecmisim. Gozlerimi actigimda kendimi yabanci insanlarin arasinda buldum. Nasil korktugumu anlatamam. Ingilizler bize Turkleri barbar, vahsi kimseler olarak tanitti ya... Ama dikkat ettim, bana hic de ofkeli bakmiyorlar, yaralarimi sarmislar. Iyice kendime gelince bu defa cantalarinda bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. Iyi biliyorum ki onlarin yiyecekleri cok cok azdi. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardi. Sok olmustum dogrusu.. Dedim ki kendi kendime: -'Bu adamlar isteseler su anda beni oldururler, ama oldurmuyorlar. .. Veyahut isteseler onceden oldurebilirlerdi. . Halbuki beni cephenin gerisine goturduler.. ' Biz esirlere misafir gibi davraniyorlardi. Bu duygularla 'Yaziklar olsun bana' dedim. 'Boyle asil insanlarla ben niye savasiyorum, niye savasmaya gelmisim? Bu Ingiliz milleti ne yalanciymis, ne kadar Turk dusmaniymis' diyerek pisman oldum.. Ama bu pismanligimm fayda etmiyor ki... Bu iyilige karsi ne yapsam diye dusundum durdum gunlerce.. Nihayet bizi serbest biraktilar. Memleketime dondum. ISte memlekette Turk milletini ömür boyu unutmamak icin koluma bu Turk bayragi dovmesini yaptirdm. Bu bayragin esrari bu iste.."
Benim gozlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti: Talihin cilvesine bakin ki, o zaman olmek uzere iken yaralarimi iyilestirerek, sihhate kavusmama caba sarf eden Turkler idi. Simdi de Amerika gibi bir yerde yillar sonra yine iyilestirmeye caba sarf eden yine bir Türk... Ne garip degil mi? Avustralya'dan Amerika'ya gelirken bir Turkle karsilasacagimi hic tahmin etmezdim. Siz Turkler gercekten cok merhametli insanlarsiniz. Bizi hep kandirmislar, buna butun kalbimle inaniyorum. Pesinden nemli gözlerle
-Bana adinizi soyler misiniz? dedi. "Omer" cevabini verdim. Merakla tekrar sordu: -Peki nicin Omer ismini vermisler sana?" -Babam Muslümanlarin ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Omer adini vermis. -Senin adin Muslüman adi mi? Ben -Evet, Muslüman adi" deyince yuzume bakti,dogrulmak istedi. Onun yatakta oturmasýna yardim ettim. Gozleri dolu doluydu. Yuzume bakarak dedi ki: -Senin adin guzelmis. Benim adim simdiye kadar Josef Miller idi, simdiden sonra "Anzakli Omer" olsun. -"Olsun" dedim. -"Peki doktor beni Musluman eder misin? Musluman olmak zor mu ?" Sasirdim, nasil da birdenbire Musluman olmaya karar vermisti. Meger o bunu hep dusunuyormus da kimseyle konusup soramadigi icin gerceklestirememis. .
-"Tabii" dedim.. "Muslüman olmak cok kolay." Sonra kendisine imanin ve Islam'in sartlarini anlattim, kabul etti. Hem kelime-i sahadet getiriyor, hem de agliyordu.. Mirildandi: -Siz Muslumanlar tespih cekersiniz, bana da bir tespih bulsan da ben de yattigim yerden tespih çekerek Allah'imi ansam olur mu? Bu sozden de anladim ki dedelerimiz savas esnasinda Hakk'i zikretmeyi ihmal etmiyormus. Hemen bir tespih bulup kendisine getirdim. Hasta yataginda tespih cekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk. Bir gun yanina gittigimde samimi bir sekilde rica etti. -Beni yalniz birakma olur mu?" -Ne gibi Omer amca? -Ara sira gel de bana Islamiyet'i anlat!.. Sen cok guzel seylerden bahsediyorsun. O sozleri duydukca kalbim ferahliyor." O gunden sonra her gun yanina gittim, bildigim kadariyla dinimizi anlattim. Fakat gunden gune eriyip tukeniyordu. Kac gun gecti tam hatirlamiyorum, hastanenin genel hoparlorunden bir anons duydum; "Doktor Omer, lutfen 217 numarali odaya gidin! Hemen yukari ciktim. Omer amcanin odasina vardigimda gordugum manzara aynen soyleydi: Sag elinde tespih, acik duran sol kolunun pazusunda dovme Turk bayragi, gogsünde imani ile koskoca Anzakli Omer son anlarini yasiyordu. Hemen basucuna oturdum, kendisine kelime-i sahadet soylettirdim, o sekilde kucagimda ruhunu teslim etti...
Bir Canakkale gazisi gormustum. Yilar sonra da olsa Muslüman Turk Milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmustu. Ne yalan soyleyeyim, agladým... "
Madem ki; dusunceyi zindana koymayan, hakikat sevgisini zincire vurmayan bir millet, o cesur ve adil Turkler var, uzerinde hakikatin, adaletin ve hurriyetin hukum surdugu bir gunes ulke neden vucut bulmasin..."
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
karalar
|
 |
« Yanıtla #7 : 29 Ekim 2006 - 01:59 » |
|
Degerli koylulerim bu konuyu guzel sozler hikayeler bolumunde yazmistim ama tekrar hatirlatiyim dedim yeri ve zamani gelm isken amerikanin usagi durumuna dusurulmusken TURK oglu TURKLERIN hatirlamasini istedim!! İşte Bilinmeyen Tarihler (Tarihimizi Bilelim !!!) "...Yıl, 1783... Avrupa standartlarına göre mütevazi da olsa, yeni bir denizci devlet olan ABD, denizlerde tek başına bayrak gezdirmeye başladı... Daha 25 Temmuz 1785'te, Atlantik'te Cadiz açıklarında, bu yeni bayrağı taşıyan ilk gemi Cezayir açıklarında Osmanlı gemileri tarafindan ele geçirildi. Bu gemi, Boston limanına bağlı, Kaptan Isaak Stevens'in idaresindeki Maria idi. Arkasindan, Philadelphia limanina bagli, Kaptan O'Brien'in Dauphin'i de ayni akibete ugradi. 1793 Ekim ve Kasim aylarinda 11 ABD gemisi daha Osmanlilarin eline geçti... Kongre, 27 Mart 1794 yilinda, Osmanli denizcilerine karsi koyacak gucte savas gemileri insa edilmesi veya satin alinmasi icin, Baskan George Washington'a 700.000 altina yakin harcama yetkisi verdi. Osmanlilarin olusturdugu deniz tehdidi sayesinde, ABD donanmasinin temelleri atiliyordu. 5 Eylül 1795'te ABD bu tehdide karsi bir anlasma yapmayi kabul etti. Bu anlasmaya gore ABD, Cezayir'deki esirlerin iadesi ve gerek Atlantik'te, gerekse Akdeniz'de ABD sancagi tasiyan hicbir tekneye dokunulmamasi karsiliginda, 642.000 altin ve yilda 12.000 Osmanli altini (216.000 dolar)ödeyecekti. Dili Türkce olan ve 22 maddeden olusan anlasmaya, Baskan George Washington ve Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayi imza koydular... Böylece ABD yıllık vergiye bağlanmış oldu. Bu, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzalanan tek anlaşma olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden tek Amerikan belgesidir...!!! Not:Geçmişinden utananlar görsünler.İşte güç, işte otorite.Şimdiki halimize bir bakalım.Artık ABD' nin sözünden çıkamayan bir ülke olduk.Yani; Neeeerdeeeenn Nereyeee ?!?!?!?
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
karalar
|
 |
« Yanıtla #8 : 29 Ekim 2006 - 02:00 » |
|
Sunu eklemek istedim ayrica 3 yada 4 ay onceydi amerika disisleri bakani ( hani var ya su cirkin zenci kadin) :)Cezayir ziyareti sirasinda bu belgenin aslina sanki o zamanlar Cezayir diye bir ulke varmista onlarla imzalanmis gibi Cezayir devlet baskanina bu belgenin orjinalini taktim etti!!buda bize neyi hatirlatiyor TURKUN TURKTEN baska dostu yok!!!
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
osmankoyuncu
|
 |
« Yanıtla #9 : 29 Ekim 2006 - 02:02 » |
|
Gerçekten çok güzelmiş teşekkür ederim herkesin mutlaka okuması lazım
|
|
|
Kayıtlı
|
Bu Vatanın Ekmeğini Yiyip Bu Vatana İhanet Edenler Bir Gün Ekmek Yediği Yerden Kurşunu da Yerler!
|
|
|
karalar
|
 |
« Yanıtla #10 : 29 Ekim 2006 - 02:05 » |
|
sunuda belirtiyim dunyanin heryerinde ister musluman ulke olsun ister hristiyan bir ulke olsun hemen hepsinde ilkokul cocuklarindan baslayarak universite cagina gelene kadar Turk dusmanligi ogretiliyor.biz halen baris turkuleri soyluyoruz papa denen adi dinimize sovdu onumuzdeki ay Turkiyeye ziyarete gelecek bakalim hic protesto olacakmi hani biz bariscil bir ulkeyiz ya dinimizede sovseler illede baris!!!!!!!!!!!
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
drtehmen
Aktif Üye

Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 668
|
 |
« Yanıtla #11 : 29 Ekim 2006 - 18:37 » |
|
Papa deyince dün çıkan bir haber aklıma geldi:Başbakan yurtdışı programı nedeniyle Papa ile görüşemeyecmiş,ayrıca Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun,papanın kendisini kilise de kabul edebileceği haberlerinden sonra beni ziyaret etmek isteyen makamımda ziyaret eder,sözleri,bazı şeylerden taviz vermeyeceğimizi ve vermememiz gerektiğini apaçık gösteriyor...
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
karalar
|
 |
« Yanıtla #12 : 11 Kasım 2006 - 23:16 » |
|
SU CILGIN TÜRKLER KITABINDAN ALINTI
Savasin en kanli günlerinden biriydi. Asker en iyi arkadasinin az ileride, kanlar içinde yere düstügünü gördü. insanin basini bir saniye siperden cikaramayacagi gibi bir ates altindaydilar. Asker tegmenine: - Komutanim bir kosu arkadasimi alip geleyim mi? -"Delirdin mi?" der gibi bakti tegmen... -Gitmege degmez oglum, arkadasin delik desik olmus…Büyük olasilikla ölmüstür bile. Kendi hayatinida tehlikeye atma sakin! Ama asker o kadar israr etti ki tegmen izin vermek zorunda kaldi. -Peki, dene bakalim. Asker yogun ates altinda firladi siperden ve mucize eseri arkadasinin yanina kadar vardi, yarali arkadasini sirtlandigi gibi tasidi ve siperin icine yuvarlandilar. Tegmen kosup yarali askere bir göz atti ve nefes nefese bir kenara yigilmis askere döndü: -Sana hayatini tehlikeye atmaya degmez dememismiydim? Bu zaten ölmüs… Asker arkadasini sirtlanmasinin verdigi yorgunlukla soluk soluga kalmis ve zar zor konusarak; -Degdii komutanim, degdi! der asker. -Nasil degdi, arkadasin zaten ölmüs görmüyormusun? -Gene de degdi komutanim cünkü yanina vardigimda henüz yasiyordu… Ve onun son sözlerini duymak dünyalara bedeldi benim icin… Ve, hickirarak arkadasinin son sözlerini tekrarladi: -"Gelecegini biliyordum“ -GELECEGINI BILIYORDUM! Arkadaslik, kalbimizde arkadaslik denilen bir mucize var. Nasil oldugunu nasil basladigini bilemezsiniz. Ama bunun özel bir armagan oldugunu, Allahin bir lütfu oldugunu bilirsiniz. Gercekten de arkadaslar nadide mücevherlerdir. Yüzünüzü güldürüp basarmaniz icin cesaret verirler. Sizi dinlerler ve kalplerini acmaya hazirdirlar. Bugün arkadaslariniza onlarla ne kadar ilgilendiginizi gösterin.
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
karalar
|
 |
« Yanıtla #13 : 11 Kasım 2006 - 23:17 » |
|
Yer yüzünden silmek istediğim iki millet vardır. Bunlar İspanyollar ve Türklerdir.”
ABD Başkanı Truman Bugün Türkler'in ayakları altında ezilip inleyen Hıristiyanlar vakti gelince onları yargılayıp cezalandıracaktır. Türk Ordusu Şeytan'ın Ordusudur. Martin Luther İnsanlar arasında Türkler, anlayış bakımından sonuncudur. İnançtan ötesini kavrayamazlar ve anlamaya da çalışmazlar. L.Cahun
Bir Türk bir Hıristiyana karşı gerçek bir dostluğa yetenekli değildir. Paul Rycaut Türkler, Hıristiyanlığın, sanat ve bilimin doğal, ezeli ve yeminli düşmanıdır. Bu nedenle onları Avrupa'dan kovmak gerektir. Ancak önce taksim konusunda anlaşılmalıdır. Jean Louis Carra
Oradan Türkler geçti: Her şey harabe ve matem. Victor Hugo Avrupa' da, Asya' da ve hatta Afrika' da herhangi bir ülkeye yerleşen Türk hakimiyetini her zaman, o ülkenin refahının azalması ve kültür seviyesinin alçalması izlemiştir. Bunun aksini gösteren tek bir örnek yoktur. Türk galip geldiği her yeri harabeye çevirmiştir. Georges Clemanceau Türkler Avrupa' dan atılmalıdır. Amerika'lı senatör Lodge'un dediği gibi İstanbul Türkler'den tamamen alınmalı, bir veba tohumu olan, harplerin yaratıcısı, komşuları için bir küfür olan Türkler Avrupa' dan silinmelidir. Lord Curzon Ermenilere yapılacak yardım, 1453'te Müslümanlar tarafından alındıktan sonra bile bir Hıristiyan şehri olarak kalan İstanbul'un Türklerden temizlenmesi için yardımcı olacaktır. Lord Byrce
Geleceğin Avrupa'sında Türkler asla yer alamayacaklardır. Lord Owen Fanatik ve cahil insanlar. Barbar millet. Türkler her zaman Türk kalacaklardır ve Avrupalılaşamayacaklardır. Parlamentoları var diye Türkler'e zaaf göstermeyelim. Ne tip insan olduklarını unutmayalım. Lord Salisbury Türkiye'ye gerçek söylenmiyor. Türkiye'nin adaylığını kabul edelim diyenlerin gerçek eğilimi, Türkiye'nin AB'ne asla üye olamayacağı yönündedir. Avrupalı yöneticilerin büyük bir kısmı Türkiye'nin bu projede yeri olmadığını biliyorlar ve biraraya geldiklerinde bunu dile getiriyorlar. Valerie Giscard d'Estaing Avrupa'nın geleceğinde ne olursa olsun Türkiye'nin yeri yoktur. Bu ülkenin globalleşmenin temel prensiplerine sahip olmadığını ve uluslararası kardeşliği içine sindirmediğini de görmeliyiz. Türkiye'nin birliğe girmesine asla izin verilmemelidir. Aydınlanma Türkiye'ye ulaşmadı, ulaşmayacaktır. Helmuth Schmidt
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
osmanyilmaz
|
 |
« Yanıtla #14 : 12 Kasım 2006 - 22:10 » |
|
Bakıma Muhtaç Biri
Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okur:
*
Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. *
Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. *
Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. *
Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. *
Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. *
Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. *
Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. *
Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. *
Yürümüyor. *
Uykusu sürekli düzensiz. *
Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. *
Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.
Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar. Fotoğraftaki doktorun altı aylık minik kızıdır.
Dr. Ruskin, Amerikan Tıp Birliği Dergisindeki makalesinde, (günümüzde çok yaşandığı gibi) gülünç bir yanlış anlamanın insana nasıl tamamen farklı bir perspektif kazandıracağını anlatmaktadır.
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
|