hasandursun
|
|
« : 03 Ocak 2008 - 13:10 » |
|
Konuyu ve bölümü merhum Yahya Kemal'in şu hatırası ile sonlandırmak istiyorum:
Lütfen, ibret ve dikkatle okuyalım.
". Bu günkü Türk babaları (İstiklâl Savaşını kazananlar, destan yazanlar) havası ve toprağı Müslümanlık rüyası ile dolu semtlerde doğdular, doğarken kulaklarına ezan okundu.
Evlerinin odalarında namaza durmuş ihtiyar nineler gördüler.
Mübarek günlerin akşamları bir minderin köşesinden okunan Kur'an sesini işittiler.
Bir raf üzerinde duran Kitabullah'ı (Kur'an-ı Kerimi) indirdiler, küçük elleriyle açtılar gül yağı gibi (mübarek/mukaddes) bir ruh olan sarı sahifelerini kokladılar.
İlk ders olarak besmeleyi öğrendiler.
Kandil günlerinin kandilleri yanarken, ramazanların, bayramların topları atılırken sevindiler.
Bayram namazlarına babalarının yanında gittiler.
Camiler içinde şafak sökerken Tekbir'leri dinlediler.
Dinin böyle bir merhalesinden geçtiler, hayata girdiler."
OYSA;
". Medenileşen üst tabakanın çocukları, ezansız yeni semtlerde alafranga terbiye ile yetişirken Türk çocuğunun en güzel rüyasını göremiyorlar."
". Dört sene evvel Büyükada'da oturuyordum.
Bayramda, bayram namazına gitmeye niyetlendim, fakat Frenk hayatının gecesinde (ağırlıklı olarak gayrimüslimlerin yaşadığı bir yerde) sabah namazına kalkılır mı?
Sabah erken uyanamamak korkusu ile o gece hiç uyumadım.
Vakit gelince abdest aldım, Büyükada'nın mahalle içindeki sakit (susan, ses çıkartmayan) yollarından kendi başıma camiye doğru gittim.
Vaiz kürsüde vaaz ediyordu. .
İçim hüzünle dolu yavaş yavaş (minbere doğru) gittim.
Vaazı, benden başka diz çöküp dinleyen iki hamalın arasına oturdum.
Kardeşlerim Müslümanlar bütün bütün cemaatın arasında yalnız benim vücudumu hissediyorlardı.
Bizden başka kimse yoktu.
Ben de onların bu nazarlarını hissediyordum."
". Biz ki minareler ve ağaçlar arasında ezan seslerini işiterek büyüdük.
O mübarek muhitten çok sonra ayrıldık, biz böyle bir sabah namazında anne (ANA-ESAS) millete tekrar dönebiliriz.
Fakat minaresiz, ezansız ve Kur'ansız semtlerde doğan, Frenk (ÇAĞDAŞ !) terbiyesiyle yetişen Türk çocukları dönecekleri yeri hatırlayamayacaklar. "
Tekrar ediyorum:
Mesele: Milli değerler ve manevi mukaddeslere kıskançlık derecesinde bağlı olup, sahip çıkmaktan ibarettir. Kur'an'ı ve İslâm'ı dosdoğru, bütün sadeliği ve güzelliği ile 'milletçe' yaşamaktır.
Ayrıca, Çanakkale ve Kocatepe rûhunu canlı tutup, daima dipdiri, iri olmak ve dipdiri kalmaktır.
Yani; Madde ve manâda imtizaç ederek "Milli birlik ve bütünlüğü" sağlamaktır.
İçinizde Büyük Önder ATATÜRK'ÜN son vasiyetini bilen var mı ?
Yoksa buyrun. Onu da yazayım.
Atatürk vefatından on beş gün evvel Dolmabahçe Sarayında hasta yatarken, zamanın hariciye vekili ve başbakanına:
"İslâm alemine mesaj veriyorum, bildirin" demişti.
Ne yazık ki bildirmediler!..
Dünyaya bildirilmesini istediği gerçeği o büyük insan şöyle yazdırıyordu.
***
Bütün dünya Müslümanları!
Allâh'ın son peygamberi Hazreti Muhammet (s.a.v.)'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli!
Tüm Müslümanlar Hazreti Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli!
İslâmiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli.
Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler.
***
Bu olayı ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarından, Atatürk ve Din Eğitimi (Ahmet Gürtaş) kitabında bütün şahitleri ile görebilir ve öğrenebilirsiniz. Aynı kitapta üçüncü hatıra.)
Sonsöz: "Cenab-ı hak müttehid, mütesanid çalışan, şeref ve namusunu muhafaza eden kavimleri mes'ud eder. Biz de, bundan evvel olduğu gibi, bundan sonra da, bu ittihad bu tesanüdle çalışırsak Allah'tan böyle bir saadeti haklı olarak intizar edebiliriz." (6)
"Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. " Mustafa Kemal ATATÜRK
kentmaras.com
|