bozkir.net Bozkir Forum Arsivi 29 Nisan 2025 - 16:59 *
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz
Duyurular:
Mesaj yazmaya başlamadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.
 
 
Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 6   Aşağı git
Gönderen Konu: tarıhten!!!  (Okunma Sayısı 50964 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #15 : 02 Mart 2007 - 20:55 »

KÖL TİGİN (KÜL TİGİN) YAZITI
 
Güney Yüzü:

Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar ........... Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir. Bunca milleti hep düzene soktum. O şimdi kötü değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında otursa ilde sıkıntı yoktur. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e ulaşmama az kaldı. Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş. İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orda kötü kişi şöyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal verir diyip öyle öğretiyormuş. Bilgi bilmez kişi o sözü alıp, yakına gidip, çok insan, öldün! O yere doğru gidersen, Türk milleti öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiç bir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın. Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyle olduğun için, beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri kalanınla her yere hep zayıflayarak, ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için, kağan oturdum. Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini yine burda vurdum. Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız? Ben ebedî taş yontturdum .... Çin kağanından resimci getirdim, resimlettim. Benim sözümü kırmadı. Çin kağanının maiyetindeki resimciyi gönderdi. Ona bambaşka türbe yaptırdım. İçine dışına bambaşka resim vurdurdum. Taş yontturdum. Gönüldeki sözümü vurdurdum ... On Ok oğluna, yabancına kadar bunu görüp bilin. Ebedî taş yontturdum ... İl ise, şöyle daha erişilir yerde ise, işte öyle erişilir yerde ebedî taş yontturdum, yazdırdım. Onu görüp öyle bilin. Şu taş .... dım. Bu yazıyı yazan yeğeni Yollug Tigin.
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #16 : 02 Mart 2007 - 20:58 »

Doğu Yüzü:

Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzenleyi vermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapı'ya kadar kondurmuş. İkisi arasında pek teşkilâtsız Göktürk öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruku yine bilgili imiş tabiî, cesur imiş tabiî. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî. İli tutup töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefat etmiş. Yasçı, ağlayıcı, doğuda gün doğusundan Bökli Çöllü halk, Çin, Tibet, Avar, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı, bunca millet gelip ağlamış, yas tutmuş. Öyle ünlü kağan imiş. Ondan sonra küçük kardeşi kağan olmuş tabiî, oğulları kağan olmuş tabiî. Ondan sonra küçük kardeşi büyük kardeşi gibi kılınmamış olacak, şğlu babası gibi kılınmamış olacak. Bilgisiz kağan oturmuştur, kötü kağan oturmuştur. Buyruku da bilgisizmiş tabiî, kötü imiş tabiî. Beyleri, milleti ahenksiz olduğu için, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, aldatıcı olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirdiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedi vermiş. Çin milletine beylik erkek evladı kul oldu, hanımlık kız evlâdı cariye oldu. Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutup, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk edi vermiş. Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş. Türk halk kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi gücü veriyorum der imiş. Öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden yine teslim olmuş. Bunca işi gücü verdiğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş. Yok olmaya gidiyormuş. Yukarıda Türk tanrısı, Tük mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiş. Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İltiriş Kağanı, annem İlbilge Hatunu göğün tepesinde tutup yukarı kaldırmış olacak. Babam kağan on yedi erle dışarı çıkmış. Dışarı yürüyor diye ses işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş, toplanıp yetmiş er olmuş. Tanrı kuvvet verdiği için babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş. Doğuya, batıya asker sevk edip toplamış, yığmış. Hepsi yedi yüz er olmuş. Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş. Tölis, Tarduş milletini orda tanzim etmiş. Yabguyu, şadı orda vermiş. Güneyde Çin milleti düşman imiş. Kuzeyde Baz Kağan, Dokuz Oğuz kavmi düşman imiş. Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı hep düşman imiş. Babam kağan bunca ... Kırk yedi defa ordu sevk etmiş, yirmi savaş yapmış. Tanrı lûtfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlıyı kağansızlatmış, düşmanı tâbi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş. Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş. Babam kağan için ilkin Baz Kağanı balbal olarak dikmiş. O töre üzerine kağan oturdu. Amcam kağan oturarak Türk milletini tekrar tanzim etti, besledi. Fakiri zengin kıldı, azı çok kıldı. Amcam kağan oturduğunda kendim Tarduş milleti üzerinde şad idim. Amcam kağan ile doğuda Yeşil Nehir, Şantung ovasına kadar ordu sevk ettik. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik. Kögmeni aşarak Kırgız ülkesine kadar ordu sevk ettik. Yekûn olarak yirmi beş defa ordu sevk ettik, on üç defa savaştık. İlliyi ilsizleştirdik, kağanlıyı kağansızlaştırdık. Dizliye diz çöktürdük, başlıya baş eğdirdik. Türgiş Kağanı Türkümüz, milletimiz idi. Bilmediği için, bize karşı yanlış hareket ettiği için kağanı öldü. Buyruku, beyleri de öldü. On Ok kavmi eziyet gördü. Ecdadımızın tutmuş olduğu yer, su sahipsiz olmasın diye Az milletini tanzim ve tertip edip ... Bars bey idi. Kağan adını burda biz verdik. Küçük kız kardeşim prensesi verdik. Kendisi yanıldı, kağanı öldü, milleti cariye, kul oldu. Kögmenin yeri, suyu sahipsiz kalmasın diye Az, Kırgız kavmini düzene sokup geldik. Savaştık ... ilini geri verdik. Doğuda Kadırkan ormanını aşarak milleti öyle kondurduk, öyle düzene soktuk. Batıda Kengü Tarmana kadar Türk milletini öyle kondurduk, öyle düzene soktuk. O zamanda kul kullu olmuştu. Cariye cariyeli olmuştu. Küçük kardeş büyük kardeşini bilmezdi, oğlu babasını bilmezdi. Öyle kazanılmış, düzene sokulmuş ilimiz, töremiz vardı. Türk, Oğuz beyleri, milleti, işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini töreni kim boza bilecekti? Türk milleti, vazgeç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan bilgili kağanınla, hür ve müstakil iyi iline karşı kendin hata ettin, kötü hâle soktun. Silahlı nereden gelip dağıtarak gönderdi? Mızraklı nereden gelerek sürüp gönderdi.Mukaddes Ötüken ormanının milleti, gittin. Doğuya giden, gittin. Batıya giden, gittin. Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın su gibi koştu, kemiğin dağ gibi yattı. Beylik erkek evlâdın kul oldu, hanımlık kız evlâdın cariye oldu. Bilmediğin için, kötülüğün yüzünden amcam, kağan uçup gitti. Önce Kırgız kağanını balbal olarak diktim. Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükseltmiş olan Tanrı, il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu tabiî. Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım. İşte aşsız, dışta elbisesiz; düşkün, perişan milletin üzerine oturdum. Küçük kardeşim Kül Tigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile öle yite kazandım. Öyle kazanıp bütün milleti ateş, su kılmadım. Ben kendim kağan oturduğumda, her yere gitmiş olan millet öle yite, yaya olarak çıplak olarak dönüp geldi. Milleti besleyeyim diye, kuzeyde Oğuz kavmine doğru, doğuda Kıtay, Tatabı kavmine doğru, güneyde Çine doğru on iki defa büyük ordu sevk ettim, ... savaştım. Ondan sonra, Tanrı bağışlasın, devletim var olduğu için, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli, fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Değerli illiden, değerli kağanlıdan daha iyi kıldım. Dört taraftaki milleti hep tâbî kıldım, düşmansız kıldım. Hep bana itaat etti. İşi gücü veriyor. Bunca töreyi kazanıp küçük kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti. Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı ... Umay gibi annem hatunun devletine küçük kardeşim Kül Tigin er adını aldı. On altı yaşında, amcam kağanın ilini, töresini şöyle kazandı: Altı Çub Soğdaka doğru ordu sevk ettik, bozduk. Çinli Ong vali, elli bin asker geldi, savaştık. Kül Tigin yaya olarak atılıp hücum etti. Ong valinin kayın biraderini, silâhlı, elle tuttu, silâhlı olarak kağana takdim etti. O orduyu orda yok ettik. Yirmi bir yaşında iken, Çaça generale karşı savaştık. En önce Tadıgın, Çorun boz atına binip hücum etti. O at orda öldü. İkinci olarak Işbara Yamtar'ın boz atına binip hücum etti. O at orda öldü. Üçüncü olarak Yigen Silig beyin giyimli doru atına binip hücum etti. O at orda öldü. Zırhından kaftanından yüzden fazla ok ile vurdular, yüzüne başına bir tane değdirmedi. ... Hücum ettiğini, Türk beyleri, hep bilirsiniz. O orduyu orda yok ettik. Ondan sonra Yir Bayırkunun Uluğ Irkini düşman oldu. Onu dağıtıp Türgi Yargun Gölünde bozduk. Uluğ İrkin azıcık erle kaçıp gitti. Kül Tigin yirmi altı yaşında iken Kırgıza doğru ordu sevk ettik. Mızrak batımı karı söküp, Kögmen ormanını aşarak yürüyüp Kırgız kavmini uykuda bastık. Kağanı ile Songa ormanında savaştık. Kül Tigin, Bayırku'nun ak aygırına binip atılarak hücum etti. Bir eri ok ile vurdu, iki eri kovalayıp takip ederek mızrakladı. O hücum ettiğinde, Bayırku'nun ak aygırını, uyluğunu kırarak, vurdular. Kırgız kağanını öldürdük, ilini aldık.O yılda Türgiş'e doğru Altın ormanını aşarak, İrtiş nehrini geçerek yürüdük. Türgiş kavmini uykuda bastık. Türgiş kağanının ordusu Bolçu'da ateş gibi, fırtına gibi geldi. Savaştık. Kül Tigin alnı beyaz boz ata binip hücum etti. Alnı beyaz boz ...... tutturdu. İkisini kendisi yakalattı. Ondan sonra tekrar girip Türgiş kağanının buyruku Az valisini elle tuttu. Kağanını orda öldürdük, ilini aldık. Türgiş avam halkı hep tâbi oldu. O kavmi Tabarda kondurduk ... Soğd milletini düzene sokayım diye İnci nehrini geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik. Ondan sonra Türgiş avam halkı düşman olmuş. Kengeris'e doğru gitti. Bizim askerin atı zayıf, azığı yok idi. Kötü kimse er ... kahraman er bize hücum etmişti. Öyle bir zamanda pişman olup Kül Tigini az erle eriştirip gönderdik. Büyük savaş savaşmış. Türgiş avam halkını orda öldürmüş, yenmiş. Tekrar yürüyüp...
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #17 : 02 Mart 2007 - 21:00 »

Kuzey Yüzü:

... ile, Koşu vali ile savaşmış. Askerini hep öldürmüş. Evini, malını eksiksiz hep getirdi. Kül Tigin yirmi yedi yaşına gelince Karluk kavmi hür ve müstakil iken düşman oldu. Tamag Iduk Başta savaştık. Kül Tigin o savaşta otuz yaşında idi. Alp Şalçı ata binip atılarak hücum etti. İki eri takip edip kovalayarak mızrakladı. Karluk'u öldürdük, yendik. Az milleti düşman oldu. Kara Göl'de savaştık. Kül Tigin otuz bir yaşında idi. Alp Şalçı akına binip atılarak hücum etti. Az ilteberini tuttu. Az milleti orda yok oldu. Amcam kağanın ili sarsdığında; millet, hükümdar ikiye ayrıldığında; İzgil milleti ile savaştık. Kül Tigin Alp Şalçı akına binip atılarak hücum etti. O at orda düştü. İzgil milleti öldü. Dokuz Oğuz milleti kendi milletim idi. Gök, yer bulandığı için düşman oldu. Bir yılda beş defa savaştık. En önce Togu Balıkta savaştık. Kül Tigin Azman akına binip atılarak hücum etti. Altı eri mızrakladı. Askerin hücumunda yedinci eri kılıçladı. İkinci olarak Kuşalgukta Ediz ile savaştık. Kül Tigin Az yağızına binip, atılarak hücum edip bir eri mızrakladı. Dokuz eri çevirerek vurdu. Ediz kavmi orda öldü. Üçüncü olarak Bolçuda Oğuz ile savaştık. Kül Tigin Azman akına binip hücum etti, mızrakladı. Askerini mızrakladık, ilini aldık. Dördüncü olarak Çuş başında savaştık. Türk milleti ayak titretti. Perişan olacaktı. İlerleyip gelmiş ordusunu Kül Tigin püskürtüp, Tongradan bir boyu, yiğit on eri Tonga Tigin mateminde çevirip öldürdük. Beşinci olarak Ezginti Kadız'da Oğuz ile savaştık. Kül Tigin Az yağızına binip hücum etti. İki eri mızrakladı, çamura soktu. O ordu orda öldü. Amga kalesinde kışlayıp ilk baharında Oğuza doğru ordu çıkardık. Kül Tigini evin başında bırakarak, müdafaa tedbiri aldık. Oğuz düşman, merkezi bastı. Kül Tigin öksüz akına binip dokuz eri mızrakladı, merkezi vermedi. Annem hatun ve analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim, bunca yaşayanlar cariye olacaktı, ölenler yurtta yolda yatıp kalacaktınız. Kül Tigin olmasa hep ölecektiniz. Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim düşünceye daldım. Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zamanı Tanrı yaşar. İnsan oğlu hep ölmek için türemiş. Öyle düşünceye daldım. Gözden yaş gelse mani olarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek düşünceye daldım. Müthiş düşünceye daldım. İki şadın ve küçük kardeş yeğenimin, oğlumun, beylerimin, milletimin gözü kaşı kötü olacak diyip düşünceye daldım. Yasçı, ağlayıcı olarak Kıtay, Tatabı milletinden başta Udar general geldi. Çin kağanından İsiyi Likeng geldi. On binlik hazine, altın, gümüş fazla fazla getirdi. Tibet kağanından vezir geldi. Batıda gün batısındaki Soğd, İranlı, Buhara ülkesi halkından Enik general, Oğul Tarkan geldi. On Ok oğlum Türgiş kağanından Makaraç mühürdar, Oğuz Bilge mühürdar geldi. Kırgız kağanından Tarduş İnançu Çor geldi. Türbe yapıcı, resim yapan, kitâbe taşı yapıcısı olarak Çin kağanının yeğeni Çang general geldi.
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #18 : 02 Mart 2007 - 21:02 »

Kuzeydoğu Yüzü:

Kül Tigin koyun yılında on yedinci günde uçtu. Dokuzuncu ay, yirmi yedinci günde yas töreni tertip ettik. Türbesini, resimini, kitâbe taşını maymun yılında yedinci ay, yirmi yedinci günde hep bitirdik. Kül Tigin kendisi kırk yedi yaşında bulut çöktürdü ... Bunca resimciyi Tuygut vali getirdi.

Güneydoğu Yüzü:

Bunca yazıyı yazan Kül Tiginin yeğeni Yollug Tigin, yazdım. Yirmi gün oturup bu taşa, bu duvara hep Yollug Tigin, yazdım. Değerli oğlunuzdan, evlâdınızdan çok daha iyi beslerdiniz. Uçup gittiniz. Gökte hayattaki gibi ...

Güneybatı Yüzü:

Kül Tiginin altınını, gümüşünü, hazinesini, servetini, dört binlik at sürüsünü idare eden Tuygut bu ... Beyim prens yukarı gök ... taş yazdım. Yollug Tigin.

Batı Yüzü:

Batıdan Soğd baş kaldırdı. Küçük kardeşim Kül Tigin ... için, öle yite işi gücü verdiği için, Türk Bilge Kağanı, nezaret etmek üzere, küçük kardeşim Kül Tigini gözeterek oturdum. İnançu Apa Yargan Tarkan adını verdim. Onu övdürdüm.
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #19 : 02 Mart 2007 - 21:04 »

çanakkale kahramanları
43-ncü alay 1-nci p. tb. 1-nci bölük
1917 yılı yemek listesi

gün               sabah                  öğle                     akşam            ekmek

15 haziran  :   üzüm hoşafı              yok             yağlı  buğday çorbası         tam

26 haziran  :       yok                yok            üzüm  hoşafı               tam

18 temmuz  :    üzüm hoşafı            yok                        yok                 yarım

 8 ağustos :    yarım ekmek           yok              şekersiz üzüm hoşafı            -
 
 not: 21 temmuz 1917'den itibaren başlayarak ordu emriyle ekmek istihkakı 500 grama indirilmiştir. çünkü un ve ekmek kalmamıştır.

bu vatanın nasıl kazanıldığını bilmeyenlere, anlamayanlara  ya da anlamak istemeyenlere
                            lütfen   anlatınız
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #20 : 02 Mart 2007 - 21:07 »

"...Yıl, 1783... Avrupa standartlarına göre mütevazi da olsa, yeni bir denizci devlet olan ABD, denizlerde tek başına bayrak gezdirmeye başladı...
   Daha 25 Temmuz 1785'te, Atlantik'te Cadiz açıklarında, bu yeni bayrağı taşıyan ilk gemi Cezayir açıklarında Osmanlı gemileri tarafindan ele geçirildi. Bu gemi, Boston limanına bağlı, Kaptan Isaak Stevens'in idaresindeki Maria idi.
   Arkasindan, Philadelphia limanina bagli, Kaptan O'Brien'in Dauphin'i de ayni akibete ugradi. 1793 Ekim ve Kasim aylarinda 11 ABD gemisi daha Osmanlilarin eline geçti...
   Kongre, 27 Mart 1794 yilinda, Osmanli denizcilerine karsi koyacak gucte savas gemileri insa edilmesi veya satin alinmasi icin, Baskan George Washington'a 700.000 altina yakin harcama yetkisi verdi.
   Osmanlilarin olusturdugu deniz tehdidi sayesinde, ABD donanmasinin temelleri atiliyordu. 5 Eylül 1795'te ABD bu tehdide karsi bir anlasma yapmayi kabul etti. Bu anlasmaya gore ABD, Cezayir'deki esirlerin iadesi ve gerek Atlantik'te, gerekse Akdeniz'de ABD sancagi tasiyan hicbir tekneye dokunulmamasi karsiliginda, 642.000 altin ve yilda 12.000 Osmanli altini (216.000 dolar)ödeyecekti.
   Dili Türkce olan ve 22 maddeden olusan anlasmaya, Baskan George Washington ve Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayi imza koydular...
 
 Böylece ABD yıllık vergiye bağlanmış oldu. Bu, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzalanan tek anlaşma olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden tek Amerikan belgesidir...!!!
 
    Not:Geçmişinden utananlar görsünler.İşte güç, işte otorite.Şimdiki halimize bir bakalım.Artık ABD' nin sözünden çıkamayan bir ülke olduk.Yani;
                      Neeeerdeeeenn Nereyeee ?!?!?!?
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #21 : 02 Mart 2007 - 21:08 »

Deportivo la coruna

Hep kendi kendime sormusumdur Ispanya ligindeki maclari izlerken neden
bu Deportivo'nun sahasinda hep bir türk bayragi asili kale arkasinda
diye. Sonunda ögrendim ve cok hosuma gitti :-) Deportivo La Coruna´nin
kale arkasindaki Turk bayraginin anlami, Galesia bolgesinin takimidir,
eskiden Türklerin orada yasadigi rivayet edilir! Deportivo'lu
taraftarlar ile Celta Vigo´lu taraftarlar birbirlerini hic
sevmiyorlarmis. Asagi yukari 20 yil önce Celtali'lar bu nedenle
Deportivo'lulara Türk demeye baslamislar, ama hakaret anlaminda. Ama
Deportivo'lu taraftarlar bunu hic hakaret diye algilamamislar. Hatta
kendi deyimleri ile ´Türk gibi güclü´ görünmekten cok hoslanmislar.
Iste bu yüzden her maclarinda en az 1 Türk bayragi aciyorlar. Bir daha
ki baktiginizda dikkat edin, yüzde yüz görürsünüz.
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #22 : 02 Mart 2007 - 21:09 »

BU, UNUTULUR MU ?


Birinci Dunya Savasi'nda Ingilizlere, 150 bin
askerimiz esir dustu. Bu

askerlerden bir kismi da Misir'in Iskenderiye
sehri yakinlarinda bulunan Seydibesir Usare Kampi'na
hapsedildi.
Kampin
tam adi, "Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye
Kampi" idi.
Bu
kampta, 1918'de Filistin cephesinde esir dusen 16. Tumen'in
48.
Alayi'na
bagli

Osmanli askerleri tutuluyordu. 12 Haziran 1920'ye
kadar iki yil boyunca her turlu iskence, eziyet, agir
hakaret ve
asagilamaya maruz kaldilar. Bu insanlik disi muamelenin
nedeni ise
Ermeniler idi... Kamptaki, Turkce bilen Ermeni
tercumanlarin yalan,
yanlis cevirileri ve kiskirtmalari nedeniyle, kamplarin
Ingiliz
komutanlari, azili Turk dusmani kesilmislerdi.
***
Savas bitmisti. Ancak, kamptaki agir kosullar
nedeniyle olenler disindaki askerleri teslim etmek,
Ingilizler'in
isine
gelmiyordu. Cunku, olasi yeni bir savasta, bu askerlerin
yeniden
karsilarina cikabilecekleri, Ermeniler tarafindan,
Ingilizlerin
beyinlerine islenmisti. Cozum toplu katliamdi...
Askerlerimiz,
mikrop
kirma bahanesiyle, sungu zoruyla dezenfekte havuzlarina
sokuldu.
Ancak
suya normalin cok uzerinde krizol maddesi katilmisti.
Mehmetcik,
daha
ayagini soktugunda, asiri krizol maddesi nedeniyle
haslaniyorlardi. Ancak Ingiliz askerleri dipcik
darbeleri ile askerlerimizin havuzdan cikmalarina izin
vermiyorlardi.
Mehmetcikler, bele kadar gelen suya baslarini
sokmak istemedi. Ancak bu kez Ingilizler havaya ates etmeye
basladi.
Askerlerimiz, olmemek icin comelerek baslarini suya
soktular. Ancak
basini sudan kaldiran artik goremiyordu. Cunku gozler
yanmisti...
Disari cikanlarin halini goren siradaki askerlerimizin
direnisleri
de
fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kor oldu.
***
Bu vahset, 25 Mayis 1921 tarihinde TBMM'de gorusuldu.
Milletvekilleri Faik ve Seref beyler bir onerge vererek,
Misir'da
esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladinin
gozlerinin kor
edildigini, bunun faili olan Ingiliz tabip, garnizon
komutani ve
askerlerinin
cezalandirilmasi icin TBMM'nin tesebbuse gecmesini
istediler.
Tabii ki yeni kurulan devletin bin turlu
sorunu vardi.
Bu hesap sorma isi
de unutuldu gitti.
***
Ama onlar unutmuyorlar...
Kendi ihanetlerini bile soykirim ambalajina sarip, dunya
kamuoyuna
sunuyorlar. En uzucu olani da malum birilerinin, bu
karalama
kampanyalarina canak tutmasi...
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #23 : 02 Mart 2007 - 21:10 »

Büyük devlet...
Yıllardan, 76...
Aylardan, şubat...
Türkiye'nin Beyrut Büyükelçiliği Başkatibi Oktar Cirit, Hamra Caddesi'nde
bir kafede çayını içiyor, gazetesini okuyordu...
Ermeni terörist, sinsice yaklaştı.
Art arda bastı tetiğe... Şarjörünü boşalttı diplomatımızın iman
tahtasına... Bir şehit daha vermişti Türkiye.

Yakalandı mı bu tetikçi?
Yakalanmadı.

Aynı Lübnan'da...
THY büromuz bombalandı mı?
Bombalandı.

Turizm büromuz bombalandı mı?
Bombalandı.

Büyükelçiliğimiz tarandı mı?
Tarandı.

Büyükelçiliğimize füze fırlatıldı mı?
Fırlatıldı.

Türk Büyükelçiliği'nin Askeri Ataşesi ile İdari Ataşesi'nin otomobilleri
havaya uçuruldu mu?
Uçuruldu.

PKK'nın olduğu gibi, Asala'nın da yuvası mıydı bu Lübnan?
Yuvasıydı.

Türkiye'nin Paris Başkonsolosluğu'nu silahlarla işgal edip, 56 Türk'ü
rehin alan, Konsolos Kaya İnal'ı ağır şekilde yaralayan, güvenlik
görevlimiz Cemal Özen'i şehit eden 4 terörist, Lübnanlı mıydı?
Lübnanlı'ydı.

İstanbul'da Topkapı Sarayı'nı otomobilin bagajına yerleştirdikleri
bombayla havaya uçurmayı planlarken, erken patlaması sonucu ölen 2
terörist, Lübnanlı mıydı? Lübnanlı'ydı.

Asala, ilk radyo yayınını nerede başlattı?
Beyrut'ta.

Beyrut'taki bu radyodan yayınlanan Asala bildirisinde, Türkiye'ye sefer
yapan bütün uluslararası hava yollarının "hedef alınacağı" açıklandı mı?
Açıklandı.

Bu Lübnan, Lübnan kaynaklı bu vahşete rağmen, sözde Ermeni soykırımını
tanıdı mı? Tanıdı.

Bizi "bebek katili" ilan etti mi?
Etti.

Bu Lübnan'da Ermeni nüfus var mı?
Var.

Ermeni Partisi var mı?
Var.

Ermeni Bakan var mı?
Var.

Peki, bu Lübnan'ı "korumaya" gidecek olan BM Gücü'nde Ermenistan var mı? Yok.

Kim var en önde?
Biz.

Bitmedi...
Bu Lübnan, soykırımı tanıyıp, bizi ne zaman bebek katili ilan etti? 2000'de.

Lübnan Parlamentosu'nun bizi bebek katili ilan eden kararından 3 ay sonra
yapılan seçimde, kim başbakan seçildi?
Hariri.

Değiştirdi mi bu kararı?
Değiştirmedi.

Yani, bir anlamda, o da onayladı mı, bizim bebek katili olduğumuzu? Onayladı.

Biz ne yaptık bunun karşılığında?
Türk Telekom'u ona verdik.

E aferin.
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #24 : 02 Mart 2007 - 21:14 »

TR: MEHTER'iN TARiHCESi

Dünyanın en eski bandosu olarak kabul edilen Mehter’in tarihi VII. Yy. da yazılmış ve Türk tarihinin en eski yazılı kaynağı olan Orhun yazıtlarına kadar uzanmaktadır.Mehter, Türk kahramanlığının ve evrensel boyutlara ulaşmış anlayışının günümüzdeki görkemli bir anıtıdır.

Dünya askeri tarihinin bu ilk bandosu geçmiş dönem Türk müziğinin coşkulu ritimlerini de bugüne taşımaktadır.

Mehterin giysileri renk ve biçim bakımından ayrı bir güzellik arz eder.Giysilerinde tüm renkleri görmek mümkündür. Kullandığı enstrümanlar kaba zurna,boru, kös, davul, nakkare, zil ve cevgendir.

Askeri müzik tarihinin başlangıcı ve dünya askeri bandolarının temel taşı olarak kabul edilen Mehter, bugün Genel kurmay Başkanlığı’na bağlı İstanbul askeri Müze ve Kültür sitesi bünyesinde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Yurt içinde yurt dışında verdiği konserlerle tüm dünyanın ilgisini üzerine çeken Mehter, varlığını ve etkili gücünü asırlar sonra bugün de sürdürmekte, Türk toplumunun gönlünde sıcak yerini korumaktadır.
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #25 : 02 Mart 2007 - 21:18 »

Osmanlı Yıkıldı

Osmanlı yıkıldı. 1918’den bu yana Osmanlı topraklarında huzur kalmadı. Kan ve gözyaşı dinmedi. Bu topraklar üzerinde Osmanlı’nın laneti siyah bir bulut gibi durmaktadır. Osmanlı Devleti, güçlü devrinde 24 milyon kilometrekare yüz ölçümü ile dünya yüzölçümünün yüzde 37.8’ine ve dünya nüfusunun yüzde 40.1’ine sahip idi. Zamanında Osmanlı bayrağı altında 31 ülke bulunuyordu.(Şu anda bu topraklar üstünde 45 ülke vardır.)
New York Times’in itirafı:New York Times Gazetesi’nde “Osmanlının laneti yine peşimizde” başlıklı yorumda deniliyor ki;
Başkan George Bush, Irak’ta başarılı olamayacak.Sebebi ise Osmanlının gölgesi, Osmanlının hayaleti, biz Batı’nın peşini bırakmıyor. Osmanlının laneti ile İngiliz ve Fransız İmparatorluğu çöktü. ABD İmparatorluğu da çökecektir. Osmanlının laneti ABD üzerinde olacaktır. İlk günler bizi aldatmasın, ABD hüsrana uğrayacaktır. Osmanlı bitti ama, bu topraklarda 1918’den ve daha önceden bu yana çatışmalar bitmedi. Huzur gelmedi. ABD’nin Irak’a saldırısı ile daha da huzursuzluk artacaktır. Bush bölgede yapmak istediği reformlarla başarılı olamayacaktır. Çünkü Osmanlının 700 yıllık hakimiyeti ve icra ettiği ümmet sistemi bu bölgenin siyasi geleceğine hala damgasını vurmuş durumda. Osmanlının İslam hukukuna dayalı idaresinde farklı etnik kökenlerde, farklı din ve mezheplerde bulunan insanlar asırlarca barış içinde yaşadılar. Ancak o çağların batmayan güneşi sonunda battı. Dev İmparatorluğun topraklarında kurulan ülkeler ise, bir türlü huzura kavuşamadı. Özellikle İngilizlerin suni sınırlarla kurduğu Arap ülkelerinde kabul ettirilmek istenen devlet düzeni ve siyasi sistemler tutmadı. Arap ülkelerine, şeyh, emir, sultan ve diktatörlüklerin çoğu, İngilizler tarafından Osmanlıya düşmanlığın ve ihanetin bedeli olarak verilmiştir. Bu ihanet kan, gözyaşından başka bir şey getirmemiştir.



"Tarih Öğretmeni Cengiz ATAŞ ın Kitabından Alıntıdır."
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #26 : 02 Mart 2007 - 21:19 »

Çanakkale'de bir fransız subayın TÜRK askeri için yazdığı şiir



Çanakkale’de savaşan Fransız bir subayın hatırasında yazdığı bir şiirdir.:

Soranlara der ki: “Yaşlıdır hala gözlerim,
İnsanlık dersi için okunmalı sözlerim.
Çok kanlı bir boğuşmadan sonra dolaşırken,
Bir Türk askerine gözüm takıldı aniden.
Bana tuhaf görünen hareketleri vardı,
Ona doğru yöneldim, beni bir merak sardı.
Bir de baktım ki, ağır yaralı bir Fransız’ın
Yarasını sarıyordu, hiç aldırmaksızın.
Kendi elbisesini kesip, yaralı ere,
Tampon yapıyordu, kanın fışkırdığı yere.
Durdurmuştu can düşmanının akan kanını,
O da ağır yaralıydı, akıyordu kanı.
Kendi yarasına basmıştı bir avuç toprak,
Düşmanına bakıyordu, merhamet duyarak.
Rüyadaydım sanki olanları görüyordum,
Koşarak yanına kadar gidip şunu sordum:
-O sana düşman değil mi, yarasını sardın,
Ne yapmak istiyorsun, söyle nedir maksadın?
O Türk askeri yarı baygın zor cevap verdi;
-Bu asker yaşlıca bir kadın resmi gösterdi,
Anladım ki anasına gitmek arzusudur,
Belki anasının bir tanecik kuzusudur.
Kendim şehit olacağım, bunu biliyorum,
O anasına kavuşsun, budur benim arzum.
Akan gözyaşlarımı silmeye çalışırken,
Son nefeslerini vermişti ikisi birden.
Gözlerimin önünden hiç gitmez bu manzara,
Türk’e hayran olarak gideceğim mezara.”
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #27 : 02 Mart 2007 - 21:41 »

Fatih in ordusu sefere cikar yol biraz uzun surer yer yer kitlik aclik bas gostermeye baslar orduda!Sultan bunu bilerek orduyu yabancilara ait uzum bahcelerinin icine sokar ve devam eder.. aradan 2-3 saat sonra ordu dinlenmek icin durur Sulatan vezirine soyler git soyle askerlerime Sultan hasta zehirlendi olmek uzere ilac yapmamiz lazim ; her kim bir kac tane uzum sahibisiyse getirsin bundan Sultana ilac yapilacak... 1 tane bile asker o acliga ragmen bir tek uzum cikarmaz cebinden cunku yoktur almamistir haram nedir bilmez onlar... Bunun ustune Sultan ben bu orduyla dunya yi fetih ederim der!!! Omur yetmedi...Atalarimiz onurumuz gururumuz olmustur...
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #28 : 02 Mart 2007 - 21:45 »

BIR RICA

Google'da "Armenian Genocide" (Ermeni soykirimi) yazdigimizda ilk 100 sayfa tamamiyla sahte
Ermeni iddalarini anlatan Ermeni siteleridir. Bu siralama sitelerin hit orani (her gün girilme orani) ile yapilir.
Bizim tezimizi anlatan siteleri yukari tasimanin tek yolu bu sitelere girmektir.

Lütfen bizim tezimizi anlatan sitelere her gun en az bir kere tiklayin.
Bunun en kolay yolu bu siteleri acilis sayfamiz yapmaktir. luttfen asagidaki siteyi acilis sayfaniz yapin.
ulkemize destek vermek bu kadar kolay!!!! Hadi hemen simdi!!! baslat'tan denetim masasina girin, internet seceneklerini tiklayin. giris sayfasi yazan yerin altindaki adres yerine asagidaki adresi yazin
ya da yapistirin. <http://www.ermenisorunu.gen.tr/english/index.html>
ve lutfen bu siteyi baskalarina da gonderin. Ulkemiz icin bu kadarini yapabiliriz!!!! saniyorum..
Kayıtlı
karalar
Süper Aktif Üye
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1161



« Yanıtla #29 : 02 Mart 2007 - 21:46 »

26 Şubat - Hocalı soykırımının 15. Yıldönümü
 
 
 Tarih; 26 Şubat 1992

Yer; Azerbaycan, Hocalı

Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da  Erzurum'da da ataları oynamıştı. Onlardan
duymuşlardı.

Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı... Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı
otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:

-Akcık, manc?.. (Kız mı, oğlan mı?)

-Akcık... (Kız)

Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.

-Tun shahetsar, inger... (Sen kazandın, yoldaş)

-Yes shahetsapayts ays bubrikii inc bes bidigisdana. .. (Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)

-Mayrigi bedge gisdatsine. (Annesi besleyecek elbette)

Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:

-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)

Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise ermeni çeteci sevinçle bağırdı:

-Asixn ma/, cimi yev bizdige, aveg gindirnadabidi. Gidiresek... (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)

Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü... Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.

Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 15 yıl önce yaşandı. Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri Türkü çeşitli yöntemlerle vahşice katledilmiştir.

Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik icinde kivraniyordu. Turkiye'de buyuk bir dehset uyandiran katliama iliskin ilk goruntuler ise TRT aracilığı ile duyurulmustu. Butun olanlari batili gazeteciler, ozellikle de New York Times belgeledi.

26 Subat'ta guclu silahlarla donatilmıs Ermenistan silahli kuvvetleri ile Hankendi'nde konuslanmıs bulunan Albay Zarvigarov komutasindaki 366'nci Rus Motorize Alayi, Hocali'ya saldirarak tarihin en vahsi katliamlarindan birini
yaptilar.

26 Subat gecesi Rus motorize alayinin tanklarindan acilan top ve roket saldirilari ile Hocali Havaalani kullanilamaz hale getirilerek kentin dıs dunya ile iliskisi de tamamen kesildi. Savunmasiz kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, cocuk, yasli, kadin, bebek demeden bircok insanimizi vahsice katlettiler.

Ermenilerin isgal ettikleri Hocali'da dehset verici olaylar yasandi. Canli canli insanlarin kafa derilerini yuzduler, sag olarak ele gecirdiklerini ise sistematik bir iskenceye ve tibbi deneylere tabi tutarak, insanlik disi muamelelere maruz biraktilar. Hizar ve testereler ile diri diri insanlarin kol ve bacaklarini kestiler. Genc kizlarin once saclarini, sonra da kafa
derilerini yuzduler. Babanin gozu onunde evladini, evladin gozu onunde babayi  kursunlara dizdiler. Kesik kafalari sepetlere doldurdular.

Peki neydi bu dusmanlik? Ermenistan'daki okul duvarlarinda asilan haritalarda Turkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'in bayragında Turkiye hudutlari icindeki Agri Dagi'nin resmi varken, Ermenistan Milli Marsi'nda "Topraklarimiz isgal altinda, bu topraklari azat etmek icin olun, oldurun" denmekteyken, baskaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanirim.

Daglik Karabag Bolgesi'nde bulunan Hocali'ya, eski Sovyet ittifaki Silahli Kuvvetleri'ne ait 366. Alay 'in destegi ile Ermeni Silahli Kuvvetleri tarafindan duzenlenen saldirilar sonucu 613 Azerbaycan Turk'unun hayatini kaybettigi resmi olarak aciklandi. Ancak kayip sayisinin bu rakamlarin cok cok ustunde olduğu bilinmektedir. 56 hamile kadin karni yarilmis durumda bulunmustur.

Bu alcak saldırıda 487 kisi agır yaralanirken, 1275 kisi ise rehin alinmıs, geri kalan nufus da bin bir zorlukla canini kurtarmıs ancak bu olayin tahribatindan ruhlari ve hafizalari asla bir daha kurtulamamıstır.

Sahitlerin anlattiklarini dinleyenler once kulaklarina inanamadi. Fakat katliam sonrasi Hocali'ya girdiklerinde ise, gorgu taniklarinin abartmadigini kisa surede anladilar. Hocali'da katliam bolgesini gezen Fransiz gazeteci Jean-Yves Junet'nin gordukleri karsisinda soyledikleri, katliamin boyutunu da anlatiyordu: "Pek cok savas hikayesi dinledim. Fasistlerin zulmunu isittim, ama Hocali'daki gibi bir vahsete umarim kimse tanik olmaz"

Peki 26 Subat 1992 gunu yasanan bu katliamin emrini kim vermisti; Ermenistan Devlet Baskanı sifatini tasıyan Robert Kocaryan denilen kirli katilden baskasi degildi. Yaptigi teror faaliyetlerinin orani nispetinde terfi eden Tasnaksutyun orgutu liderlerinden Robert Kocaryan, 20 Mart1996'da Ermenistan Basbakanı oldu. Karabag'da baris istediği icin asiri
milliyetcilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yilinda ondan bosalan Devlet Baskanligi koltuguna, 'Hocali Katliamı' bassorumlusu olan azili terorist Robert Kocaryan oturdu.
Kayıtlı
Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 6   Yukarı git
 
Gitmek istediğiniz yer: