NEVRUZ ÖZ BE ÖZ BİR TÜRK BAYRAMIDIR !
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı "ana" olarak vasıflandıran Türk'ün düşünce sisteminde "baharın gelişi" elbette önemli bir yere sahip olacaktı.
Nevruz, Türk dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan engin coğrafyada yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak kutlanan bahar bayramıdır.Bütün bayramların dini ve milli bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiatın insanlara tesir eden bir olayından doğduğuna inanılır.
Genellikle Nevruz, yani Farsça "Yeni Gün" adını taşıyan bahar bayramı, insan ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte kutladığı bir bayramdır. Böyle bir bayramın, yani mevsimlerin değişikliğinden doğan özel günlerin, başka başka adlar altında birçok milletin sosyal hayatında yer aldığı da bilinmektedir.
Mesela, Hıristiyan aleminin dini muhteva ile şekillendirerek ve Noel Baba sembolü ile karlar ülkesinden geyiklerin çektiği kızaklarla neşe ve ümitleri taşıdığı "Noel Bayramı" bunun farklı bir örneğini teşkil eder. Bu kutlamalarda yine bahara duyulan özlem "çam ağacı" motifi etrafında şekillendiriliyor. Aynı zamanda bir takvim değişikliğini de ifade eden bu kutlamalara baktığımızda Türk' ün kutladığı "bahar bayramı"nın da bir takvim değişikliğini yansıttığı görülüyor.
Burada dikkati çeken husus "baharın başladığı zaman"dır. Türk, bu takvim değişikliğini "toprağın uyandığı gün" ile özdeşleştirmiştir. Bu coşkuyu Türk kamları dualarında, niyazlarında şöyle ifade ediyorlar:
"... Yüce Göktanrının ilk defa gürlediği, yağız yer, altmış türlü çiçeklerle ilk defa bezendiği, altmış türlü hayvan sürülerinin ilk defa kişnediği ve melediği zaman sen (Türk'ün Atası) yaradıldın!"
Bu bayram İslamiyeti kabul etmiş olan ilk Müslüman konar göçer Türk topluluklarında; sürgün avı, toy, şölen, yuğ vb. gibi islamiyetle çatışmayan adetlerden biri olarak devam edegelmiştir. Böylece bu ananeler günümüz Türk dünyasına ortak kültür mirası olarak intikal etmişlerdir. Gelenekler, tarihini kesinlikle tespit edemediğimiz dönemlerden kalmadır. Neden, niçin, nasıl gibi sorular sorulmadan atadan oğula kalmıştır. Gelenekler bu özelliğiyle millet bağını güçlendiren en önemli unsurlardan biridir. Baharın gelişinin kutlandığı bugün de böyle bir gelenektir.
NEVRUZ BİR TÜRK BAYRAMIDIR !
Nevruz, eldeki tarihi kaynaklardan hareketle en eski Türk adetlerinden, bayramlarından biri olduğu kesinleşmiştir. Yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma gibi nitelikler hiç değişmeden günümüze kadar yaşadığı uçsuz bucaksız coğrafyalarda görülmektedir.
Çin kaynaklarından Kutadgu Bilig e, Kaşgarlı Mahmud dan Biruni ye, Nizamül Mülk ün Siyasetname sinden Melikşah'ın takvimine kadar, Akkoyunlu Uzun Hasan Bey in kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlar eldedir. Diğer taraftan Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed, Safevi Türkmen Devletinin kurucusu Şah İsmail (Hatai), Osmanlılarda Sultan I. Ahmed ve Sultan Dördüncü Murad gibi hükümdarların, Mustafa Kemal Atatürk ün; din adamlarımızdan Kazasker Baki Efendi ve Şeyhülislam Yahya Efendilerin, şairlerimizden Kuloğlu, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Şükrü Baba, Hüsnü Baba, Fuzuli, Nev i Efendi, Nef i, Nedim, Hüseyin Suad ve Namık Kemal gibi şairlerimizin Fatih devri vezirlerinden Ahmed Paşa nın; büyük Azeri şairi Şehriyar ın ve büyük Türkmen şairi Mahdumkulu nun uzun bir tarih boyunca Nevruz bayramının gelişini "Nevruziye" veya "Bahariye" denilen şiirlerle kutladıklarını da biliyoruz.
Ayrıca Nevruz un Türk musikisinin en eski mürekkep makamlarından biri olarak da kültürümüzde yedi yüzyıldan fazla bir maziye sahip olduğunu da biliyoruz. Bu makam ilk defa Urmiyeli Safıyuddin Abdulmü min Urmevi (1224-1294) tarafından kullanılmıştır. Bu şekilde elimizde yirminin üzerinde makam bulunmaktadır.
Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan doğuş bağlantısı olmayan, İslamiyetten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir dinin veya mezhebin,bölücülük yapanların bayramı değildir. Bu yüzden de herhangi bir şekilde bir mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.
1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetlerinde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı'nı "Milli Bayram" olarak ilan etmişlerdir.
Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye'de de 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir.
Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekondan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak "ortak kültür ocağı"nda binlerce ruhu ısıtacaktır.
Nevruzun Türk Dünyasındaki İsimleri: Türk dünyasında, Hunlardan bazen farklı isimlerle günümüze kadar ulaşan tabiatın ve millî uyanışın birleştirilmesi anlamını taşıyan Nevruz (Yeni Gün) şenliklerinin şu isimlerle kutlandığı biliniyor: Nevruz- Navruz- Novruz- Sultan-ı Nevruz- Sultan-ı Navrız- Navrez- Ulusun Ulu Günü- Babu Marta-Kürklü Mart- İlkyaz Yortusu- Yeni Gün- Yengi Kün- Yörük Bayramı- Bahar Bayramı v.s
En eski Türk bayramı olan Nevruz, Türkler aracılığıyla Avrasyaya yayılmıştır. Eski Doğu geleneklerinin devamı olarak yaşamıştır. Çin kaynaklarına dayanarak Hunların milattan yüzlerce yıl önceleri 21 Martta hazır yemeklerle kıra çıktıklarını, bahar şenlikleri yaptıklarını, bugün Nevruz kutlamalarındaki geleneklerin o zamanda da yer aldığını biliyoruz. Aynı gelenekler, Hunlardan sonra Uygurlarda da görülmüş ve bugüne kadar uzanmıştır.
Çağdaş Uygur resminde Uygurların Nevruz kutlamalarını temsil eden tablolar yapılmıştır. Nevruz'u İran geleneğine bağlayan Firdevsi'nin Şehnamesi ve diğer kaynaklar yanıltıcıdır. Çünkü Nevruz hakkındaki bilgiler orada XI. yüzyıldan itibaren görülür.
Milattan önceki yıllarda Nevruz hakkında İran metinlerinde herhangi bir iz ve kayıt yoktur. Ancak Hunlarda bu kayıtlar mevcuttur.
Nizamül-Mülk de XI. yüzyıl yazarı olarak Siyasetname adlı eserinde bu bayramdan söz eder. Bu bayramın aynı zamanda yılbaşı olduğunu belirterek Nevruz geleneklerini anlatır. Aynı zamanın yazarlarından Kaşgarlı Mahmut da Divan-ı Lügatit-Türkt e Türklerde yıl başlangıcının Nevruz olduğunu ifade eder. Ayrıca, 12 Hayvanlı Türk Takvimi'nin başlangıcının da 21 Mart olduğu bilinmektedir.
Selçuklularda Nevruz bayramı eğlencelerinin kutlandığı, şenlikler yapıldığı, özel yemekler pişirildiği, özel hediyeler alınıp verildiği de bilinmektedir. Selçuklularda yılbaşı, güneşin koç burcuna girdiği gün olan Nevruz günü olarak kabul edilmiştir.
Osmanlı devrinde de Nevruz, çok canlı biçimde kutlanmaktaydı. Osmanlı ailesini çıkarmış olan Kayı Boyu na mensup Karakeçililerin, Karakeçili aşireti mensuplarının 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazinin türbesi etrafında toplanarak burada bayram yaptıklarını biliyoruz. Bu bayramın bir diğer adı da "Yörük Bayramı"dır. Osmanlı Devrinde 21 mart günü özellikle padişahın yani sultanın nevruz tebriklerini kabul ettiği, halkın Nevruzunu kutladığı, Nevruz şenliklerinde bulunduğu gün olmak hasebiyle, 21 Mart tarihinin Nevruz-ı Sultani, yani sultana mahsus, sultan tarafından veya sultanın katılmasıyla kutlanan Nevruz günü olmak bakımından böyle bir isim aldığı söylenilebilir.
Osmanlı devrinde kutlanan Nevruz kutlamaları Cumhuriyetin ilk yıllarında da resmi olarak devam etmiştir.
Geri planlarda bırakılmış ve unutulmaya yüz tutmuş olan Türk insanına kendi kültür kimliğini, kişiliğini, benliğini, hüviyetini kazandırmak hareketi Atatürkün başlattığı bir hareketti. Bu ne ile mümkün olurdu? İşte bu, öze dönmekle, kendi kültürel değerlerimize, örfümüze, adetimize, geleneğimize dönmekle mümkün olurdu. Bu yüzden Atatürk diyor ki :
"BİLELİM Kİ, KENDİ BENLİĞİNE SAHİP OLMAYAN MİLLETLER BAŞKA MİLLETLERİN ŞİKARIDIR",
"Gençlerimize, çocuklarımıza görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun en evvel ve herşeyden evvel kendi geleneklerine, milli ananelerine ve Türkiyenin bağımsızlığına düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir."
Milli hareketin özü bu. Diğer taraftan kendi kimliği, kişiliği, milli benliği kazandırılmış olan millete çağdaş olma yolunu açıklamak da Atatürk hareketinin temellerindendir.
İşte bu öze dönme, kendi tarihine, kültürüne dönme hadisesi milliciliğin özü idi. Bu yüksek idrakinin icabı olarak , ATATÜRK ün milli kültür unsurlarının her biri üzerinde, en küçük ayrıntısına kadar çok büyük bir dikkatle durduğunu biliyoruz. Nitekim, Nevruz ile ilgili itina bunun bir göstergesi olmuştur.
Bilindiği gibi Atatürk 22 Mart 1922 tarihinde Ankara'nın Keçiören semtinde Nevruz şenlikleri düzenletmiş ve kendisi de bu şenliklerde hazır bulunmuştur.
Netice olarak görülmektedir ki, kaynağı neresi olursa olsun M.Ö. 3. Yüzyıldan, Mete Han zamanından beri Türklerde var olan bir bayram, bir bahar bayramı geleneğidir. Özellikle 1200 yıldır öbür Türk gruplarının hemen hiç birisi ile ilgisi kalmamış olan Saha yani Yakut Türklerinde Nevruz geleneklerinin izlerinin kuvvetli bir şekilde bugün de var oluşu dikkate değer. Doğrusu, eğer Nevruz batı kaynaklı bir gelenek idiyse, bu, Nevruz bayramının sahalara kadar nasıl gittiğini ve 1200 yıldır, diğer Türk boylarıyla ilgisi olmayan bu sahalara nasıl etki ettiğini de tarihi olarak, kaynaklara müracaat ederek açıklamak gerekir.
Değilse şimdi kaynak Hunlar olarak veya daha eski bir tarihte Türkler olarak ağır basar görülmektedir. Ama neticesi olarak bugün Afganistanda da yaşatılmaktadır, İranda da yaşatılmaktadır, Irakta, Suriyede en azından belli kesimlerde ve bütün diğer Türk dünyasında; Çin Seddinden Adriyatiğe kadar, Hindistandan, Afganistandan, Yakutistana, Çuvaşistana, Tataristana, Moldovaya, Macaristana ve Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada bugün canlı bir şekilde yaşamakta ve yaşatılmaktadır.
Çeşitli adlarla ve yaygın olarak Nevruz adıyla kutlanan bu bahar bayramıyla ilgili olarak Türk topluluklarında çeşitli gelenekler meydana gelmiştir. Orta Asya'dan, Balkan Türkleri'ne ve hatta Amerikadaki Kızılderililerin yaşatılan adetlerinde bu gelenekleri ve törenleri tespit edebiliyoruz.
Kırgız Türklerinde Nevruz gününün, Mart ayında olduğu ve yeni yılın ilk günü anlamına geldiği ifade edilir. Bu günde "Nouruz Köcö " denilen özel bir yemek yaparlar. "Köcö", darı yarması veya bulgur konulmak suretiyle yapılan bir nevi tirittir.
Kazak Türkleri de Kırgız Türklerinin yaptığı aşı pişirirler. Ayrıca Nevruz törenlerinde mevlit okuturlar. O günü evler baştanbaşa temizlenir, yeni elbiseler giyilir. Nevruz törenleri sırasında ev duvarlarına veya çeşitli eşyaların üzerine kil kaplar atılarak parçalanır. Ateş üzerinden atlanır. Çadırlar kurulup sofralar açılır.
Özbekistanın Semerkant, Buhara, Andican taraflarında, Nevruz günü başlayan törenler bir hafta kadar devam eder. Halk bu törenlerde çadır çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar. Bu ziyaretlerde ikram edilen yemek "aş" adı verilen pilavdır. Köpkarı, güreş, at yarışları, horoz dövüşleri gibi gösteriler düzenlenir.
Tacikistanda Nevruz Mart ayının başından, 21 Mart gününe kadar baharın gelişini ve tabiatın canlanmasını karşılamak amacıyla kutlanır. Nevruzda yenilen "Ş" harfi ile başlayan 7 yiyecekten süt; temizliği, tatlı; yaşama sevincini, şeker; serinlik ve dinlenmeyi, mum; ateşe tapınmayı, tarak; kadının güzelliğini temsil eder. İslameyetten sonra İslami geleneklere göre "Ş" ile başlayan 7 nesne bunların yerini almıştır.
Afganistanda Nevruz, Türkler arasında doğum günü olarak kutlanır. Bugün herkes en yeni elbiselerini giyerler. Kabir ve akraba ziyaretleri yapılır, güreş tutulur ve oğlak oyunu oynanır. İnsanlar arasındaki dargınlıkların kaldırılmasına çalışılır. Yeni yıla nasıl başlanırsa, yılın öyle geçeceğine inanılır.
Türkmenistanda Nevruz bayramında halk gününü ülkemizdeki dini bayramlara benzer bir şekilde geçinmekte, karşılıklı ev ziyaretleri yapılmakta, tebrik mesajları gönderilmektedir. Nevruz kutlamaları basın yayın organlarında geniş bir şekilde yer almaktadır.
Türk Dünyası Nevruzu yıllardan beri, renkli elbiseleri, coşkulu kutlamaları ve ümit bağladıkları dilekleriyle karşılıyorlar.
Azerbaycanda her yıl Martın 21-23 ünde, Nevruz bayramı büyük törenlerle kutlanır. Mezarlık ziyareti yapılır. Bu ziyaretlerde hazırlanan helva pilav ve diğer yiyecekler fakirlere dağıtılır. "Gapı Pusma", "Suya Yüzük Atma", "Su Başı", "Baca Baca" adetlerinde uzun yılların gelenekleri çeşitli motif ve oyunlarla sürdürülür. Semeni göğerdilir. Yani tohum çimlendirilir.
Nevruz; Karapapaklarda Nevruz, Kırım Türklerinde Navrez, gündönümü; Batı Trakya Türklerinde Mevris, Makedonya ve Kosova Türkleri'nde Sultanı Navrız , Gagauzlarda İlkyaz bayramı adıyla yukarıda bahsettiğimiz ortak coşku ve geleneklerle kutlanmaktadır.
Çok geniş coğrafyaya yayılmış olan topluluklarda Nevruz törenlerinde genellikle şu oyunların değişmeden devam ettiği gözlenir: Gökböri Oyunu. Türkistan'da oynanan milli oyunların başında yer alır. Bu oyuna "gökböri, köpkâri, oğlak/ulak, buzkaşi, kökpar, kükbar" gibi isimler de verilir. At yarışları, cirit oyunu, kılıç sallama, yamba kapma, güreş, at üzerinde güç gösterisi, sinsin oyunu, huntu oyunu. Bu oyunlar genellikle spora dayalıdır.
Oyunların bir kısmı ise seyirliktir. Bunları halk tiyatrosu veya Orta oyunu şeklinde değerlendirebiliriz: Koskosa oyunu; deve oyunu; ekende yoh, biçende yoh, yeyende ortag gardaş oyunu; kış bovay; yolbars; argımak.
Nevruz bayramında mahalli eğlencelere de yer verilir. Gençler aralarında mani ve şiir söyleyerek yarışırlar. Bunlardan bazıları:Halay oyunu, Yaşıl yarpag, Gızılgül, Hahışta, Benövşe, Bahtıyar ve atışmalardır.
Anadolu sahasında da oynanan bu oyunların yanısıra 21 Mart'ta büyük bir coşkuyla kutlamalar yapılmaktadır. Geçmişte o güne has olarak macunlar, şerbetler, hediyeler hazırlanarak devlet erkanı büyükten küçüğe, bunları birbirlerine takdim ederlerdi. Bu adetler günümüzde Mesir Macunu Şenlikleri adı altında hâlâ devam etmektedir. Anadolu'da Yörük Bayramı günümüzde de kutlanarak bu adeti yaşatmaktadırlar.
Anadoluda "Sultanı Nevruz", "Nevruz Sultan", "Mart Dokuzu" ve "Mart Bozumu" gibi adlarla bilinen nevruz, gelenekleriyle bütün Türk toplumu içerisinde yaşamaya devam etmektedir.
Tahtacı Türkmenlerinde; Nevruz Bayramı eski Martın dokuzudur ve Sultan Nevruz olarak adlandırılır. Nevruz, Tahtacı Türkmenlerinin yaylaya çıkışında; 22-23 Mart tarihlerinde kutlanmaktadır. Tahtacı Türkmenlerinde Nevruz; ölülerin yedirilip içirildiği gün olarak kabul edilir. Burada eski Türk inanç sisteminin atalar kültürü kendini gösterir.
22 Mart Nevruzdan bir gün önceyi karşılamaktadır. Bu gün Nevruz hazırlıkları yapılır. Çamaşırlar yıkanır, yemekler hazırlanır Nevruz günü yenilen yemekler arasında ıspanaklı börek, soğan kabuğu ile boyanmış yumurtalar, yufka, sarı burma, şeker, leblebi, lokum sayılabilir. 23 Mart günü öğleden sonra kadınlar geniş bir tabağa çerezler koyarak "hak üleştirir"ler. Yiyecekler dağıtılarak "ölünün ruhuna değsin" dileğinde bulunurlar. Bu bayramda herkes güler yüzlüdür. Suçlar bağışlanır. Bayrama katılmak zorunludur. Katılmayanlar köy halkınca dışlanır.
Yörükler arasında; Nevruz ile birlikte, kışın bittiği ve bahar mevsiminin başladığı kabul edilir. Köy ve yaylalarda 22 Martta, şehirlerde ise Nevruz günü pazara rastlamazsa, bu tarihi takip eden Pazar günü kutlanır. Köy halkı 22 Mart sabahı yaylalara doğru yola çıkarlar. Daha önceden "davar evleri"ne yerleşmiş olanlar köylerden gelen akraba ve komşularına ev sahipliği ederler. Köylerden gelen grupla, yayladakiler karşılaştıklarında bir el silah atarak "Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayır ve bereketli olsun" şeklinde selamlaşırlar. Gelen misafirler çadırlara yerleşir, kendilerine ikramlarda bulunulur. Sürü sahipleri tarafından kesilen kurbanlar birlikte yenilir. Sünni olan yörüklerde imamlar tarafından yapılan dualara halk katılır ve şükrederler.
Gençler tarafından eğlenceler düzenlenir, yemekler yenir, şarkı ve türküler söylenir, oyunlar oynanır. Eğlenceler geç saatlere kadar devam eder.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerimizden Gaziantep ve çevresinde 22 mart gününe "Sultan Nevruz" adı verilir. Diyarbakır'da; Nevruz günü halk, eğlence ve mesire yerlerine giderek Nevruz'u kutlarlar. Kars ve çevresinde; bu tarihte kapı dinleme, baca baca adetleri görülür. Evde bulundurulan çeşitli meyvelerden baca baca gezenlere verilir.
Tunceli ve çevresinde; bu gün erkekler alınlarına kara sürerek su kaynaklarına giderler. Bu karaları orada temizleyerek dua ve niyazda bulunurlar. Özellikle Orta Anadolu'da Nevruz, "Mart Dokuzu" olarak bilinir. Diğer bölgelerdekine benzer kutlama adetleri yapılır. Nevruzla ilgili Anadoluda görülen diğer gelenekler arasında, ağacın güneşten etkilenmemesi için ağaca bez bağlanarak yapılan "Mart ipliği" adeti ve özellikle Giresun'da "Mart Bozumu" adeti önem taşır.
Tekirdağda Nevruz soğukların sonu, baharın başlangıcı olarak kabul edilir ve "Nevruz Şenlikleri" adıyla kutlanır. İzmir, Uşak, Sivas ve Şebinkarahisar'da hemen hemen aynı geleneklerin devam ettiği görülür.
Bilindiği üzere eski takvim Mart ayından başlardı. Mart ayının ilk on iki günü ayrı ayrı ayları temsil etmek suretiyle, o yıl içinde neler olacağı ilk on iki günden tespit olunurdu. O gün yedi çift, bir tek baş harfi "S" ile başlayan yiyeceklerden yenilmesi adettendir.
bütün Türk illerinde nevruz bahar bayramı olarak yüzyıllarca yıldır kutlanıla gelmiştir. Türkiye Cumhuriyet’nin ilk yıllarında Ergenekon/Nevruz bayramı resmi bayram niteliğinde kutlanmakta idi. 1925 yılında Ankara’da nevruz münasebetiyle Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda yapılan bir resmi geçitte askeri kıtaların önlerinde “Göksancaklar, Alsancaklar” olduğu halde törene katıldıkları bilinmektedir.
Ancak!!!!!!!
Ne hikmetse biz bunları unuttuk, daha doğrusu unutturmaya çalıştılar.!!!
Biz nevruzu kendi halimizde kutlamakta iken birileri her yıl 21 Martta Nevruz geceleri düzenlemeye, gazete, dergi ve bildirileriyle yazılar ve şiirler yayınlamaya başladılar.!!!
Bu nevruz bildiğimizden başka bir nevruz idi.!!!
(Nevroz, Kürt tarihinde zulme, baskıya, boyunduruğa karşı özgürlük, bağımsızlık mücadelesini simgeleyen bir içerik taşır. Ezilen bir halkın özgürlüğe susamışlığını yansıtır… Nevruz zulme, baskıya ve boyunduruğa karşı mücadelenin bir örneğidir. Nevruz, bir kürt bayramıdır(!)(?)… Nevruz sömürge ulus için bağımsızlık ve kurtuluş sembolüdür(!)(?)…”)
(“Her sene Mart ayının 21’inde Kürtler Newrozu(?) kutlar… Bundan 2589 yıl önce zulüm ve baskı altında olan, zalim despot bir tiran tarafından ezilen halk, ayaklanmış ve tiranı devirmiştir. İşte Newroz bu ayaklanış ve kurtuluşun sembolü olarak her sene kutlanıyor(?)…
Bu olay, MARKSİST tarih anlayışına uygundur…
Devrimci Kawalanın başlattığı mücadele çağımızda yeni boyutlar kazanarak dünya devrimci hareketinin bir parçası olarak devam ediyor. (!!!)
TARİHTE KÜRT İSYANLARI
Nasturi İsyanı: 1924 yılında Hakkaride
Raçkotan ve Raman İsyanı: 1925 yılında Siirt, Sason ve Silvanda
Şemdinli İsyanı: 1925 yılında Hakkaride
Sason İsyanı: 1925 yılında Siirtte
Şeyh Sait İsyanı: 1925 yılında Diyarbakır, Kulp, Varto, Bingöl ve Çapakçurda
Beytüşşebap İsyanı: 1926 yılında Hakkaride
Koçuşağı İsyanı: 1926 yılında Ovacık ve Hozatta
Mutki İsyanı: 1927 yılında Bitliste
Bicar İsyanı: 1927 yılında Hani, Lice ve Kulpta
Zeylan İsyanı: 1930 yılında Tendürek, Muratbaşı ve Ercişte
Ağrı İsyanları:
Ağrı İsyanı: Mayıs 1926 yılında
Ağrı İsyanı: Eylül 1927 yılında
Ağrı İsyanı: Eylül 1930 yılında
Tunceli İsyanları:
Tunceli İsyanı: Mart-Ekim 1937 yılında
Tunceli İsyanı: Haziran-Ağustos 1938 yılında çıkmıştır.
Bütün bu isyanlarda isyan çıkaran Kürtlerin silahlı gücü 150 kişiden 5000 kişiye kadar değişmiştir.
Şeyh Saitte 5000 silahlı, Tunceli’de 3000 silahlı, Ağrıda 800-1500 silahlı isyancının olduğu tahmin edilmektedir.
İsyanların bastırılması Tuncelide yedi ay, Şeyh Saitte 4,5 ay sürmüş, diğerleri de iki gün ile azami bir ay içerisinde bitirilmiştir.
Yukarıda sizlere isyanların çıktıkları yerler ve tarihleriyle verdiğimiz isyanlarla PKK terör örgütünün ilk silahlı eylemini gerçekleştirdiği tarih ile son olarak ateşkes(!) ilan ettiği tarih arasında ve silahlı eylemlerini gerçekleştirdiği yerler arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz isyanların ilki olan Nasturi isyanı 1924 yılında çıkmıştır. PKK ise ilk silahlı eylemini 1984 yılında gerçekleştirmiştir.
Son isyan Tuncelide 1938 yılında çıkmıştır. PKK tek taraflı ateşkesini(!) 1998 yılında ilan ederek duyurmuştur. Şimdi ise yine PKK/KADEK terör örgütü ateşkesi(?) bozduktan sonra yine silahlı eylemlerine 2004 yılında başlamıştır. Bu tarihlerde ki benzerlikler tesadüf mü yoksa maksatlı mı?

NETİCE İTİBARİYLE:
NEVRUZ ÖZ BE ÖZ BİR TÜRK BAYRAMIDIR.! KİMSE BUNU KİRLİ EMELLERİNE ALET ETMESİN VE TERTEMİZ ANLAMINDAN SAPTIRMAYA ÇALIŞMASIN!
TÜM TÜRK ULUSUNUN NEVRUZ U KUTLU OLSUN.
Saygılarımla.
KAYNAK:
Tahir KARAOĞUZ
Prof. Dr. Abdulhaluk ÇAY
Em.Tümgeneral Osman PAMUKOĞLU