ozkocpen
Yeni Başlayan
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 422
|
 |
« : 15 Kasım 2007 - 11:47 » |
|
Hz Hızırı çoğumuz peygamber olarak bilsekte kendisi tam olarak: Hz Musa döneminde yaşamış ve peygamber olması "kuvvetle muhtemel" hikmet ve ilim sahibi bir şahsiyettir.
Kuran-ı Kerim de Hızır as isminden açıkça bahsedilmez. Ancak Kehf suresinin 60-82. ayetlerinde yer alan Hz. Musa ile ilgili kıssadan, "Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullardan bir kul..." (18/65) diye söz edilen şahıs Hızır a.s olsa gerek. Çünkü bizzat sahih hadislerde bu şahsız Hızır a.s olduğu açıkça bildirilmektedir.
Bu rivayetlere göre bir gün Hz. Musa israiloğullarına vaaz ederken içilerinden birisi Hz Musaya kendisinden daha hikmetli ve ilim sahib i birisinin olup olmadığı sormuş. Hz Musa "Hayır yokur!" diye cevap verince vahiy inmiş ve Mecme-ül Bahreynde kullarından salih bir kul olan el-Hadi (Hızır as)’in kendisinden daha alim olduğunu belirtir. Hz.Musa da yanına genç bir delikanlı alarak Hızır as bulmaya çıkar.
İki denizin birleştiği yerde karşılaşırlar. Daha sonra Hz Musa ile Hızır As Kehf suresi 66-82. ayetlerdeki yolculuğu başlar:
Mûsâ ona, "Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?" dedi.
Adam şöyle dedi: "Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin."
Mûsâ, "İnşaAllah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim" dedi.
O da şöyle dedi: "O halde eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın."
Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Mûsâ, "Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın." dedi.
Adam, "Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi.
Mûsâ, "Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!" dedi.
Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, "Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!" dedi.
Adam, "Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?" dedi.
Mûsâ, "Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme. Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)" dedi.
Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, "İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın" dedi.
Adam, "İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir" dedi. "Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım."
"O gemi, denizde çalışan bir takım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim, çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı."
"Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk."
"Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik."
Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur
|