AliRizaOzaslan
Aktif Üye
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 903
|
|
« : 19 Aralık 2008 - 20:56 » |
|
1980'li yıllar...
İşim icabı sürekli seyahat halindeyim.Yine bu seyahatlerden biri.Seydişehir'deyim,hafta sonunu köyümde değerlendirmek istiyorum...
Kış,kar ve saat akşamın 17'sini gösteriyor da,beni köyüme götürecek binek,vasıta görünmüyor.
Derken Ahırlı'nın Gırmızı minübüs çığırtkanlık yapıyor,Ahırlı,Yağlıyük diye... Hımmm... Hemen atıldım ben de Meyre'ye gideceğim de. Olur,olur da Şantiyeye kadar. (Kayacık köyü sapağı) Bugün Cuma pazarıydı,bir gelen olur,köyüne gidersin.
Ve başlıyor maceram köy yolunda.Şantiyede indim,elimde çantam ve kolim var. Yer bem beyaz kar,gök yüzü açık mı açık,yani pırıl pırıl,sanki gündüz gibi.
Oğlum Irza gel şöyle aheste,aheste yürü,gelen vasıta olursa binersin.Olmadı Aliçerçi'ye varırsın,eşyalırını bırakırsın Manavın Osman dayımın (Rahmetli Osman Ergün) evine,oradan Gökçemugar'dan köyüme giderim.Zamandan kazan der,yürüyorum Susa'da...
Bir türkü çığırarak:"bir yiğit gurbete düşse,gör başına neler gelir!.."
Lakin gelmez ki bir binek peşimden,ben gelmişim Aliçerçi mezerliğine...
Aaaaa o da ne?
Ne kadar köpek varsa köyde,hep bir ağızdan,mitinğ mi yaparlar,protesto mu ederler,havvvvvv,havvv,havvvvvvv!..
Oğlum Irza şimdi hapı yuttun,çık çıkabilirsen,köpeklerin kuşatmasından,nasıl ulaşacan Manavın Osman Dayının evine?
"Anlaşıldı sofrayı kuran kaldırsın gibi bir şey..."
Köpeklerin havlama sesleri akşamın sessizliğine karışmış,benimse şaşkınlığıma. Oturup,hareketsiz beklesem,asla bırakıp gitmezler.El-kol hareketi daha da artırır öfkelerini.
Tek çarem kalmıştı,çocukluk yıllarımdan,yaşanmış tecrübelerden faydalanmak.Derken aheste,aheste,gayet ahenkli bir "ıslık çalmak" geldi aklıma ve hemen ıslıklarıma devam ettim.
Belki inanmakta zorluk çekeceksiniz ama,o kadar büyük köpekler ordusundan eser kalmamış,etraf akşamın sessizliğine bürünmüştü.Islık köylerimizde bir nevi tanıdık,yabancı değilim anlamına mı geliyordu,hayvanlarla iletişim için?
Sanki yer yarılmış da,içine girmişlerdi köpekler.
Öküz otlatanlarımız hatırlar,hatıldan su içen hayvana ıslıkla eşlik edince,dinlene,dinlene yudumlar suyu,iyice kanıncaya kadar.
Köpeklerle de iletişim vasıtası olmalı,telaşsız,sakin,sakin çalınan ıslık.
Ne dersiniz,köylülerim,olamaz mı?
Bu ahvalde Aliçerçi'ye girişim gerçekleşti.Elimi-kolumu salyaya,salyaya Rahmetli Manavıylın Osman Ergün dayı efendinin hanesine ulaşmıştım salimen, iki tarafında burnu kanamadan.
Kavşurma kapıyı çalıyorum,yukardan seslenen Rahmetli Zeynep halam.Bir anda bu eşyalarım kalsın,yarın gelip alırım diyorum ki:
-Zeynep halam:
Irza biz Meyre'ye varsak böyle mi yapacaksınız,çık yukarı sabaha ne olmuş? Boyun bükülür ve yukarı çıkılır. Tam bir köy akşamı,Öz'den bile misafirler var.Öğretmen Mehmet Emin abi,yarıyıl tatili için köyüne gelmiş,hoş-beş için misafirler bile yerini almış odada,sedirde,yer minderinde.
Hemen bir sofra hazırlanır,yemek,çay,sohbet,sohbet,gözler kepenkleri zorlasa da. Allah ırahatlık versin,sabah ola hayrola deyip,istirahata çekliyor hane halkı,ben,misafirler...
Sabah, kahvaltı derken,Traktör çalıştırılır,ısınması beklenirken çalınan kapı,gelenler kim mi? Meyre'den anam ve babam...
Ve, ben o halde şaşkınlık içinde,olanlara anlam vermeye çalışıyorum.Mehmet Emin öğretmene hoş geldine gelmişler.
Biraz daha kalıyor,biniyoruz Traktöre ver elini Meyre... İşte hayat ağlarını örüyor bir şekilde,bizleri de katarak.
Akşamdan beri yaşadıklarım film şeridi olup,sizlere hikaye oldu mu?
Yaşanmış bir gurbet ve köy hikayesi...
|