bozkir.net Bozkir Forum Arsivi 18 Nisan 2024 - 08:02 *
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz
Duyurular:
Mesaj yazmaya başlamadan önce Forum Kurallarını Okuyunuz.
 
 
Sayfa: [1]   Aşağı git
Gönderen Konu: 2009 Ağam / 2010 Paşam Mı?  (Okunma Sayısı 1937 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
AliRizaOzaslan
Aktif Üye
**
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 903


« : 05 Ocak 2010 - 16:50 »

2010: Değişen Türkiye

Çevreme baktığımda kötümserlik,yorgunluk görüyorum. Ama ümitsiz miyim? Bence değişimi anlayamayanlar ümitsiz, ben değilim!

Yaşadığımız ülkenin, kentin, yaşamın ne kadar dinamik olduğunun ve ne kadar çabuk değiştiğinin farkında mıyız?

Çok değil 20-30 yıl önceki İstanbul'u gözünüzün önüne getirin. Bu kadar insan, bu trafik sıkışıklığı var mıydı?

Bu kadar alışveriş merkezi birbiri ardına sıralanmış mıydı? Birkaç yıl daha geriye gidelim.

1970'li yılların başında bugünkü birçok kent veya işyeri bölgesinin neredeyse kent dışında, dut ağaçlarıyla dolu olan, hemen hemen kırlık arazi olduğunu hatırlıyor musunuz?

Hatırlar mısınız?

İnsanlar birbirlerine el azısı ile mektup yazar, iletişimi bu şekilde sağlarlardı...
Tek kanallı TV döneminde mahalledeki tek televizyonun olduğu evin misafir odası komşularla dolardı...

Tüp, benzin ve yağ kuyrukları olurdu...

Telefon sırasında 10-15 yıl beklenirdi...

Boğaziçi Köprüsü açılmamıştı...

Cep telefonu yoktu... Dijital telefon santralı bile yoktu...

Günde altı saate yakın elektrik kesintisi olan günler vardı...

Değişimi anlamak gerekli!

Değişimin belirleyici unsurlarının en başında nüfus gelir. 1970 yılı ile 2008 yılı arasındaki 38 yılda nüfus % 107 oranında artmıştır. 1970 yılında 35 milyonun biraz üstünde olan Türkiye nüfusu 2008 yılında 71,5 milyon olmuştur. Nüfus artışı ile birlikte kentleşme oranı da artmış, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik yapısı değişmeye başlamıştır.

100 bin kişinin üzerinde nüfusa sahip 55 kentin nüfusu 1970 yılında 8,5 milyon iken 2008 yılında 53.5 milyonu geçmiştir. 2000 yılında nüfusu 500 binin üzerinde olan kentlerde oturanlar toplam nüfusun % 23'ü kadardı. Bu kentlerde 2008 yılında oturanlar % 40'a yükselmiştir. 1970 yılında köylerde nüfusun % 60'ı otururken, 2008 yılında bu oran % 25'e inmiştir.

2007 nüfusunu yaklaşık % 30'u, 100 bin nüfusun üzerinde olan kentlerde oturanların % 40'ı 1970-2007 yılları arasında göç etmiştir. 2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de yaşayan yetişkinlerin % 37,9'u doğduğu yerde oturmamaktadır. İstanbul'da bu oran % 71,3 gibi yüksek bir orandır.

Kısaca, ülkemiz nüfusunun 27 milyona yakın bölümü doğduğu yerin dışında bir yerde oturmaktadır. Bu 27 milyon kişinin davranış biçimleri, hayattan bekledikleri ve yaşamlarını sürdürme çabaları değişmiştir.

Bu 27 milyon kişi değişmekle kalmamış, toplumun da yaşam standartlarını, ilişki biçimini, kent yapısını, tüm yaşamın hemen her alanının değiştirmiştir.

Her şeyden önce insanların hayatına 'bilgisayar' adını verdiğimiz bir nesne girmiştir. Bilgisayar kadar insan hayatını değiştiren başka bir gelişme, teknolojik ilerleme olduğunu sanmıyorum. Çünkü bilgisayar kadar hiçbir teknoloji, insan hayatının her adımına, her anına girmiş değildir.

Bir tekstil fabrikasında 40 yıl önce ve bugün makine başında çalışan iki işçinin bilmesi gerekenler arasındaki fark, o iki işçi arasındaki yaşam farkıdır, değişimdir.

Bugün artık bu ülkede her düzeyde verimlilik konuşulmaya başlanmıştır.

25 ve daha yukarı yaştaki nüfusun eğitim düzeyinde olan değişiklikler ancak 'müthiş' sözcüğü ile tanımlanabilir. Bu yaş aralığında, yüksek öğrenim görmüş olanların sayısı 1970 yılında 242 bin kişiyken, bu sayı 2008 yılında 3 milyon 828 bin kişi olmuştur. Gene aynı yaş aralığında eğitimsizlerin oranı 1970 yılında % 59 iken, 2008 yılında bu oran % 6,9'a düşmüştür.

Gene 1970 yılında lise ve yüksek öğrenimli oranı % 4,9 iken, 2008 yılında bu oran % 27,7 olmuştur. 35 yılda nüfus artışı 2 kat olduğu halde, ilk ve orta öğretimde öğretmen sayısı 4 kat öğrenci sayısı 3 kat artmıştır. 1970 yılında ortalama eğitim süresi 2,8 yılken 2008 yılında bu süre 7 yıla çıkmıştır.

Eğitimin kalite yönü tartışılabilir tabii , ama sayılar değil!

Kişi başına 30 dolar ihracat yapan bir toplumla 1.400 dolar ihracat yapan toplum aynı olabilir mi? Kişi başına yılda 200 Kws elektrik tüketen bir ülkeyle, 1.800 Kws elektrik tüketilen ülkede birbirine benzeyen neler kalabilir?

Doğanın yarattıklarından dışında hiçbir şey Türkiye'de 2009 yılında 1970'dekinin aynı değildir.

2010 yılına girerken siyaset, ekonomi ve sosyal yaşamımızda daha hızlı ve şaşırtıcı değişikliklere hazır olalım.

23 Aralık 2009

Alıntıdır.

 

Kayıtlı

Hamdım             Piştim            Yandım
Sayfa: [1]   Yukarı git
 
Gitmek istediğiniz yer: